9Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imâm yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenler karşısında içlerinde bir kaygı duymazlar. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. (.......) üzerine atfedilmiştir. Onlar da; ensar'dır. “Medine'yi yurt edinmiş...” Medine'yi vatan edinmiş. “... gönüllerine îmanı yerleştirmiş... “îmanı seçmiş. Bu, (.......) ona saman yedirdim ve soğuk su (içirdim) sözünde olduğu gibidir. Ya da îman üzere sabit kaldıkları ve gösterdiği istikamette yaşadıkları için îmanı, Medine'yi kıldıkları gibi kendilerine karar yeri ve vatan kıldılar. Ya da hicret yurdunu ve îman yurdunu kastetmiştir. Dolayısıyla (.......) kelimesinde muzâfun ileyh yerine (.......) getirmiştir. (.......) îman yurdu'sözünden de muzafı hazfetmiş, yerine muzâfun ileyhi getirmiştir. “Onlardan önce... “muhacirlerden önce. Çünkü onlar (ensar), onları (muhacirleri) hicret yurdunu ve imâm yurt edinmede geçmişlerdir. Denildi ki: “Hicretlerinden önce” , demektir. “Kendilerine göç edip gelenleri severler.” Öyle ki mallarını onlarla paylaştılar, onları evlerinde iskan ettirdiler ve iki eşi olanlar muhacirlerden biri onunla evlensin diye birisini boşadüar. “Onlara verilen (ganimetlerden ötürü içlerinde bir ihtiyaç (meyli) duymazlar.” Onlar, muhacirlere verilen fey've diğer şeylere karşı nefislerinde onlara meyleden hiçbir istek duymazlar. Kendisine ihtiyaç duyuları şey “hacet” diye adlarıdırılır. Sunu kastediyor: “Onların (ensann) nefisleri, onlara (muhacirlere) verilen şeylere takılmadı. Onlardan, kendisine ihtiyaç duyuları şeyleri de arzulamadı.” Denildi ki: “Hacet; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yalnızca muhacirlere tahsis ettiği feyden muhacirlere verilenlere karşı haset duymazlar” , demektir. Yine denildi ki: “Nefislerinde onlara verilenlerin çokluğundan dolayı ihtiyaç hissi duymazlar” , demektir. Dolayısıyla burada iki muzaf hazf edilmiştir. “... kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi (muhacirleri) öz canlarına tercih ederler...” kendilerinde fakirlik olsa dahi. (.......) ün aslı; (.......) evin küçük delikleri'dil. O da; onun (evin) aralıklarıdır. (.......) cümlesi mahallen mensûbtur, hâldir. Yani; “İhtiyaç içinde oldukları farz edilse bile” , demektir. Rivâyet edildiğine göre, onlardan (ensardan) birine muhacirlerden bir misafir gelmişti. Bunun üzerine o çocuklarını uyutmuş, yiyeceği misafirine ikram etmiş ve misafiri doysun diye kendisi yememek için lambayı söndürmüştü. Enes (radıyallahü anh) dan şöyle nakledilmiştir: “Onlardan birine kızartılmış bir koyun başı hediye edildi. Sıkıntı içinde idi. Ancak onu komşusuna gönderdi, (o da diğer birine, o da diğer birine...) bu şekilde tam dokuz el değiştirdi. Sonunda yine birinci şahısa geri döndü.” Ebû Yezid El-Bistami anlatıyor: “Belh halkından bir genç bana,'Size göre Zühd nedir?'diye sordu. Ona: - Bulduğumuzda yeriz bulamadığımızda sabrederiz, dedim. O: - Bize göre Belh'in köpekleri de böyleydi. Bilâkis biz, bulamadığımızda sabrederiz bulduğumuzda da başka ihtiyaç sahiplerini kendimize tercih ederiz.” dedi. “Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. “İstediklerini kazananlardır. (.......); kişinin nefsinin hırs ile birlikte cimri olması ve bunu adet haline getirmesidir. (.......) ise; sadece vermemektir. Denildi ki: “Şuhh'; kardeşinin malını zulmen yemen;'buhl'ise; kendi malım vermemendir.” Kisra'nın şöyle dediği nakledilmiştir: “Cimrilik fakirlikten daha zararlıdır. Çünkü fakir cimrinin tersine bulduğunda rahatlar.” |
﴾ 9 ﴿