10

Ey îman edenler! Mü'min kâdirılar hicret ederek size geldiği zaman onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kâdirılar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar. Onların (kocalarının) sarf ettiklerini (mehirleri) geri verin, mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde ise bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarf ettiğinizi isteyin. Onlar da sarf ettiklerini istesinler. Allah'ın hükmü budur. Aramzda O hükmeder. Allah bilendir, hikmet sâhibidir.

Kelime-i şehadet getirdikleri için ya da imtihan edilmek suretiyle imanlarını ispat etme mevkiinde bulundukları için onları “mü'min kâdirılar” diye adlarıdırdı.

(.......) hâl üzere mensûbtur.

“Onları imtihan edin” imanlarının samimiyetine kanaat getirmeniz için alâmetlere bakmak suretiyle onları sınayın. İbni Abbâs (radıyallahü anh) dan şöyle nakledilmiştir:

“Onların imtihanı, Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah demeleridir.”

Allah onların imanını sizden daha iyi bilir.” Çünkü siz onların hallerini sınıyorsunuz, gerçek durumu bilmiyorsunuz. Onun gerçek bilgisi Allah (celle celâlühü) katındadır. “Eğer onların inanmış kâdirılar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri döndürmeyin.” Gücünüzün yettiği bir ilimle. O da; alâmetlerin ortaya çıkışıyla hasıl olan zannı galiptir. Zarının, ilim olarak adlarıdırılması zannı galibin ve kıyasın neticesinin, ilim yerine geçtiğini ve sâhibinin de:

“Bilmediğin bir şeyin ardına düşme” İsrâ', 36. âyeti kapsamına dahil olmadığım bildirmektedir.

“Onları kâfirlere geri döndürmeyin.” Onları müşrik kocalarına geri vermeyin. “Bunlar, onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar. “

Yani; mü'min kadın ile müşrik erkek arasında, kadının Müslüman olarak çıkışıyla aynlık meydana geldiği için helallik yoktur. “Onlara sarf ettiklerini (mehirlerini) geri verin.” Kocalarına, onlara verdikleri mehir miktarını verin. Bu âyet Hûdeybiye anlaşmasından sonra nâzil oldu. Anlaşma Mekkelilerden Müslüman olanların Mekkelilere iade edileceği üzerine imzalanmıştı. Bunun üzerine Allah (celle celâlühü), bunun, kâdirılar değil de erkekler hakkında olduğunu beyan için bu âyeti indirmiştir. Çünkü Müslüman kadın, kâfir erkeğe helâl olmaz. Denildi ki:

“Bu âyet, önceki hükmü neshetmiştir.”

“Onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur.” Daha sonra hicret eden bu kadınları almalarında kendilerine bir günahın olmadığını açıklamıştır.

“Ücretlerini (mehirlerini) kendilerine verdiğinizde...” Ücretlerini yani; mehirlerini. Çünkü mehir, evlilik akdinin ücretidir. Ebû Hanîfe (radıyallahü anh) hicret eden kâdirıların iddet beklemeyeceğine bununla hükmetmiştir.

Basra kırâat imâmları göre (.......) şeklindedir.

“Kâfirkâdirıları nikahınızda tutmayın...”

İsmet: Anlaşma ve nikah vasıtalarından herhangi biri gibi kendisine tutunulup korunuları şey, demektir.

(.......) ün çoğuludur. O da; daru'l-harpte kalan ya da din değiştirerek daru'l-harbe giden kadın, demektir.

Yani; sizinle onlar arasında hiçbir koruma sebebi ya da evlilik ilişkisi bulunmasın, demektir, ibni Abbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

“Kimin Mekke'de kâfir bir karısı varsa onu kadınlarından saymasın (demektir)/'

Çünkü ülkelerin (İslam Ülkesi - kâfir ülkesi) ayrı olması onların evlilik bağını kesmektedir.

“Sarf ettiğinizi isteyin.” kâfirlere kâtiları eşlerinizin mehirlerini onlarla evlenenlerden isteyin. “Onlar da sarf ettiklerini istesinler.” Hicret eden kâdirılarının mehirlerini onlarla evlenen bizim adamlardan istesinler.

Allah'ın hükmü budur.”

Yani; Allah'ın (celle celâlühü) hükmü bu âyette zikredilenlerin tamamıdır.

“Aranızda O hükmeder. “Bu, başlarıgıç cümlesidir. Ya da (.......) sözünden -zamîrin hazfı üzere- hâldir.

Yani; Allah (celle celâlühü), aranızda onunla hükmederek hükmeder. Ya da, hükmü, mübalağa şeklinde hakim (hükmeden) kılmıştır. Bu nehyedilmiştir. Dolayısıyla ne bizden, ne de onlardan mehir isteme hükmü kalmamıştır.

10 ﴿