44Siz insanlara iyiliği emrederken... Bu hitap Yehudileredir. Hazret-i Peygamber'in peygamberliğini itiraf etmeyi, delillere uymanın gerekliliğini emrettiğiniz halde kendinizi unutuyor musunuz? Kendiniz için uyulması gereken bu şeyleri görmezlikten geliyor ve dolayısıyla bu şeyleri terk mi ediyorsunuz? Yanılma ve unutkanlığın asıl manası terketmekdir. Ayetteki soru edatı, kınamak ve hayrete düşürmek içindir. Yahudiler, kendi fakirlerine gizlice: ”Muhammed'e iman edin, çünkü o hak peygamberdir" derlerken, zenginlere de: ”Onun ahir zaman peygamberi olduğu konusundaki bazı işaretleri kendisinde görmekle birlikte, bazılarını da görememekteyiz. Bunun için bir süre daha bekleyin" diyorlar, böylece kendilerine ilişkin durumu erteliyorlar ve hemen Rasûlüllah'a uymuyorlardı. Oysa bir gün mutlaka ona uymaya da kararlıydılar, fakat buna rağmen yine de çekimser durumlarını sürdürüyorlardı. Nitekim isyanda devam eden kimselerin de durumu bunlardan farklı değildir. İsyanda olan bir kimse: ”Ben şimdilik gencim, yaşlandığım zaman tevbe ederim" der, fakat birgün ansızın ölüm gelip çatar, o da elden kaçırdıklarının pişmanlığı ve hasretiyle kalakalır. Oysa siz kitabı okumaktasınız? Halbuki siz, Tevrat'ı okumaktasınız. Orada Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nitelikleri açık bir şekilde anlatılmakta ve ona iman etmeniz emredilmektedir. Yine de akıllanmayacak mısınız? Sizin aklınız yok mu? Çünkü siz akıl sayesinde, nefsinizi düzeltmemenizin sizin için çirkin bir davranış olduğunu bileceksiniz, kendi nefsinizi bırakıp başka şeylerle uğraşmanın iyi şeyler olmadığını öğreneceksiniz. "Akıl" aslında menetmek ve tutmak anlamınadır. Nitekim, hayvanların bağlandığı ip veya yulara da ”ikal" denir ki, aynı köktendir. Akla bu ismin verilmesi, çirkin görülen şeyleri yapmaktan menettiği, güzel şeyleri de tuttuğu içindir. Öte taraftan âyette yer alan kınama ifadesi, insanlara iyiliği emretmekten dolayı değil, aksine onunla amel etmemekten dolayıdır. Burada inkârı ve kınamayı dile getiren cümle, ”kendinizi unutuyor musunuz?" ifadesidir. Çünkü eğer bir kimse, hayrı ve iyiliği emrediyorsa, her şeyden önce kendisinin bu hayrı ve iyiliği yapmaya koşması gerekir. Yine, eğer bir kimse başkalarını herhangi bir şeyden nehyediyorsa, herkesten önce kendisinin bu kötülüklerden uzak durması gerekir. Senin de gördüğün gibi, bu âyet-i kerime başkasına öğüt verdiği halde, kendisine bir öğütte bulunmayanlara seslenmektedir. Bu davranış, gerçekten şeriatı bilmeyenlerin, ya da akıldan yoksun ahmakların yapacağı bir davranıştır. Oysa bunlar gerçekleri bilmektedirler. Kendin hidayete koşmazken halka yol mu gösterirsin? Dikkat et. Bu, gerçekten fayda verecek değildir. Kendin kesmediğin halde ne zamana kadar Demiri keskinleştirmeye devam edeceksin? |
﴾ 44 ﴿