48Öyle bir günden korkun ki, o gün hiç kimse, kimse adına bir şey ödeyemez. Ey İsrailoğullan! Kıyamet günündeki azaptan korkun. Kıyamet gününde mü'min bir kimseden, kâfir biri adına, aralarındaki hukuktan dolayı bir yardım beklenemez, orada buna imkân yoktur. Hiç kimseden şefaat de kabul edilmez. Mü'min kimse, eğer kâfir olan kimse için Allah katında aracı olmaya ve şefaat dilemeye kalkışsa, kâfiri azaptan kurtarmak istese, onun bu şefaati kabul olunmaz, kâfir hakkında şefaat yoktur. Mü'minler içinse durum farklıdır. Bu hususta Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir."(22) Hiçbir şefaatin kabul edilmeyeceğine ilişkin âyetler, sadece kâfirlerle ilgilidir. Kimseden bedel de alınmaz. Asi olan ve kendisi için şefaat dilenmek istenen kimseden bir fidye ve karşılık da alınmaz. Herhangi bir mal da kabul edilmeyeceği gibi, onu cehennem ateşinden kurtaracak bir tevbe de yoktur. Ve onlara hiçbir yardım yapılmaz. Onları Allah'ın azabından kurtaracak veya buna engel olacak bir imkânları da olmaz. Öte taraftan bu âyet, en güzel belagat örneklerinden biridir. Çünkü birçok hususları içermektedir. Bunlar, dünyada insanın başına gelebilecek tehlikelerden kurtuluş çareleridir. Bunlar dört maddede özetlenmiştir: a) Bir başkası, onun başına gelecekleri onun yerine yüklenir. b) Karşılığında mal vermek suretiyle kurtulmayı ister. c) Onun adına bir başkası aracı olup, şefaatle kendisini kurtarsın ister. d) Kendisine yardım eden birisinin azabtan korumasını ister. İşte âyette bu dört hüküm yer almaktadır. Ancak bu yolların tümü de kâfir ve münafıklar için geçersizdir, kapalıdır. İkrime'den gelen rivayete göre: ”Kıyamet gününde baha, çocuğunun eteğine yapışır ve: ”Ey oğlum! Ben dünyada iken senin babandım. Şu anda, senin bir da ne ağırlığındaki iyiliğine muhtaç kaldım. Benim kurtuluşum buna bağlıdır. Sen de durumumu görüyorsun, yardım et," der. Çocuğu kendisine: ”Ben de senin başına gelen şeyin aynısının benim de başıma geleceğinden korkmaktayım. Bunun için sana hiçbir şey veremem, yardımım olamaz" cevabını verir. Adam sonra da, karısının peşine takılır ve ona: ”Ey falanca hanım, ben dünyada senin koçandım" diye söze başlar ve kendisini över durur, iyiliklerini sayar, sonra da: ”Ben senden tek bir iyilik istiyorum, tek bir sevab bekliyorum. Bunu bana bağışlamanı diliyorum. Senin de gördüğün gibi, benim kurtuluşum senin bana vereceğin o bir tek sevaba kalmıştır" der. Hanımı da: ”Ben bunu yapabilecek güçte değilim. Çünkü senin korktuğun şeyin benim de başıma geleceğinden korkarım" der. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: ”Yükü (günahı) ağır gelen Şefaat, başkasının ihtiyacını onun adına aracı olarak istemektir. Ancak kimse, onu taşıması için başkasını çağır sa, bu çağırdığı akrabası da olsa, onun yükünden (günahından) hiçbir şey yüklenmez" (Fatır: 18) Yani kıyamet gününde kimin günahı ağır basarsa, hiçbir kimse onun günahından bir şey ler alıp yüklenemez. |
﴾ 48 ﴿