124Bir zaman Rabbi, yani yüce Allah bir vakitler İbrahim'i birtakım kelimelerle imtihan etmiş, onu denemiş... Burada ”İmtihan etmiş" şeklinde tercüme ettiğimiz ”İhtila" kelimesi, daha çok yapılması veya terkedilmesi zor olan bir işle denenmek anlamına gelir. Kurtubi der ki: ”İbrahim" kelimesi merhametli baba anlamında ”eb" ve ”rahim" kelimelerinden meydana gelmiş ”çocuklara karşı merhametli ve bağışlayıcı olduğu için" kendisine bu isim verilmiştir. Bu sebeple Hazret-i İbrahim ve eşi Sare kıyamete kadar küçük yaşta ölecek mü'minlerin çocuklarının koruyucusu kılınmışlardır. O da bunları yerine getirmişti. İbrahim (aleyhisselâm) bu kelime ve emirleri, hiçbir ifrat ve tefrite kaçmaksızın gereğince yapmış bunları en güzel şekilde yerine getirmişti. İbn Abbas'ın anlattığına göre bu kelimeler, onun şeriatında farz olan on özellikten ibaretti: Bizim şeriatımızda ise bunlar sünnettir. Bunlardan beşi baştadır: Buruna su çekmek, ağza su vermek, saçı ikiye ayırmak, bıyığı kısaltmak ve misvak kullanmak. Beşi de bedendedir: Sünnet olmak, etek traşı, koltuk altları traşı, tırnakların kesilmesi, su ile ön ve arka mahallerin temizlenmesi. Bıyıkları kısaltmak sünnet, tamamen kesmek ise, tıpkı sakalda olduğu gibi, bidattir. Nitekim hadiste şöyle buyurulmuştur: ”Bıyıkları kısaltın ve sakalı uzatın." (55) ”Kısaltmak", azaltıp kesmek anlamına, ”uzatmak" da, olduğu gibi serbest bırakma, aslî durumu üzere bırakma anlamına gelir. Bu yüzden sakalın tıraş edilmesi çirkin görülmüş, hatta ”müsle" ve haram denilmiştir. Başka bir deyimle, nasıl ki saç tıraşı kadınlar için müsle, erkeklere benzeme ve aslî güzelliği kaybetme olup yasak edilmişse aynı şekilde sakal tıraşı da erkekler için müsle, kadınlara benzeme, yasak ve aslî güzelliği kaybetme anlamını taşır. Fakihler şöyle derler: ”Zamanı geldiğinde sakalı bırakmak güzellik, tıraş etmekse onun kemalini ve olgunluğunu elden kaçırmaktır. Melekler şöyle tesbih ederler: ”Erkekleri sakal ve kadınları da kakül ve zülüfle süsleyen Allah her türlü noksanlıklardan münezzehtir." Öte yandan, sakalın bir tutamdan fazlasını kesmekte bir sakınca yoktur. Çünkü Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ”sakalından uzunlamasına ve enlemesine olan fazlalığı alırdı (keserdi)". (56) Ancak aşırı derecedeki uzun sakal, hilkati bozar, dedikoducuların ileri geri konuşmalarına sebep olur. Dolayısıyla bu niyetle, söz konusu duruma düşmekten kaçınmanın bir sakıncası yoktur. Allah ona: 'Ben seni, insanlara imam yapacağını' dedi. Bu özelliklere sahip olman dolayısıyla insanlar seni önder edinecekler ve iyi amel sahibi kimseler sana uyacaklardır. O, çağının peygamberi olduğu gibi kıyamete kadar da, tüm insanlar ona uyacaklardır. Nitekim yüce Allah bu sözünü yerine getirmek üzere Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şöyle buyurmuştur: ”Sonra sana: 'Hakka yönelen İbrahim'in dinine tabi ol' diye vahy ettik." (Nahl: 123) İşte bu yüzden tüm din sahipleri ona karşı saygı duyarlar. O da: 'Neslimden de' dedi. Yani benden sonra soyumdan da bazılarını kendisine uyulan önder yap. Burada aslında edebe uyarak, Hazret-i İbrahim doğrudan emir mahiyetinde, ”neslimden de imam yap" demiyor, yalnızca ”neslimden de" ifadesiyle yetiniyor. ”Nesil" olarak çevirdiğimiz ”zürriyet", erkeğin soyu anlamına gelmekte, babaları, erkek ve kız, küçük ve büyük tüm çocukları içine alır. Nitekim şu âyet de bunu gösterir: ”Onların soyunu (zürriyetini) yüklü gemilerde taşımamız..." (Yâsîn: 41) Bu âyetle Allah, onların yüklü gemideki babalarını murad ediyor. Zürriyet kelimesi bazan tekil anlamında da kullanılır: ”Ey Rabbim! Bana, kendi katından temiz bir zürriyet ihsan et." (Âl-i İmrân: 38) Burada amaçlanan şey ”salih bir çocuk" tur. Allah da: 'Vaadim, zalimlere ulaşmaz' dedi. Yani senin çocuklarından, Müslümanlar da, kâfirler de olacaktır. Sana söz verdiğim peygamberlik ve haleftik görevi olan imamet, senin çocuklarından ve başkalarından zalim olanlar için geçerli olmayacaktır. Benim vaadime, yalnızca zulümden uzak kalanlar ulaşır. Çünkü imam, zulmü önlemek için var olan kimsedir. O halde imamın zalim olması nasıl mümkün olabilir? Eğer böyle bir şey caiz olursa, o zaman şu atasözü gerçekleşmiş olur: ”Kim, kurdu koyun sürüsüne çoban yaparsa, zulmetmiş olur." |
﴾ 124 ﴿