156Onlara bir musibet dokunduğu zaman: Yani onların başına hoşlanmadıkları ve beklemedikleri bir felâket gelince: 'Şüphesiz biz Allah içiniz ve mutlaka O'na döneceğiz,' derler. Biz Allah'ın zavallı kullarıyız, kölesiyiz. Kölenin hem kendisi ve hem elindeki varlığı efendisine aittir. Efendi dilerse, elimizde olanı yine elimizde bırakır, dilerse onu tekrar elimizden alır. Dolayısıyla onun mülkü olan bir şeyde, feryat etmez ve ona karşı çıkamayız. Aksine sabrederiz. Çünkü biz ”mutlaka O'na döneceğiz." Bu da bizim kendi adımıza, yok olacağımıza ilişkin bir ikrarı mızdır. Herhangi bir felâketle karşılaşıldığında söylenen: ”Şüphesiz biz Allah içiniz ve mutlaka O'na döneceğiz" ifadesinin pek çok yararları vardır: a- Kişi bu cümleyi tekrarlamakla, uygunsuz kelimeler sarfetmekten korunmuş olur. b- Bu cümle, felâkete uğrayan kimsenin kalbine bir teselli olur ve üzüntüsünü azaltır. c- Şeytanın bu kimseye yanlış bir söz söyletmesine imkân bırakmaz. d- Kendisinden bu ifadeleri duyan başka insanların da aynı cümleleri söylemelerine sebep olur. e- Bunu diliyle söyleyen bir kimse, kalbiyle de güzel bir inanç ve itikadda olduğunu hatırlar. Böylece Allah'ın kaza ve kaderine teslim olur. Çünkü başına bir musibet gelen kimse, dehşete kapılır, kendisine Allah'a teslimiyetin gerekliliğini hatırlatacak birine ihtiyaç duyar. Hadiste şöyle gelmiştir: ”Herhangi bir kulun başına bir musibet gelince: 'Şüphesiz biz Allah içiniz ve mutlaka O'na döneceğiz, Allah'ım beni bu musibetten kurtar ve bana bunun yerine daha hayırlı bir şey ver' derse, Allah onu o musibetinden kurtarır ve bunun yerine, kendisi için daha hayırlı olan şeyi verir." Said b. Cübeyr de, bu âyeti kasdederek: ”Musibet konusunda bu ümmete verilen şey, başka hiçbir kimseye verilmemiştir." |
﴾ 156 ﴿