179Ey akıl sahipleri! Kısasta yani kısas türü hükümlerde sizin için hayat vardır. Çünkü onlar, öldürülen bir kişi yerine bir çok kimseyi öldürürlerdi. Nitekim Mühelhel b. Rabia, kardeşi Küleyb'in yerine birçok kişiyi haksız olarak öldürmüştü. Neredeyse Bekr b. Vâil kabilesi bu yüzden tükenecekti. Ayrıca onlar, katili değil de, başkalarını öldürüyorlardı. Böylece fitne yayılıyor, aralarında sürtüşme meydana geliyor, bir sürü karışıklıklar oluyor ve güvenden eser kalmıyordu. İslâm kısas hükmünü getirince, artık hayat güvenceye kavuştu. Çünkü, öldürüleceğini bilen bir kimse, artık öldürmeye yanaşmıyordu. Katilin öldürüldüğünü gören kimseler, böyle bir şey yapmaktan çekmiyorlardı. Böylece kısas, iki veya daha fazla insanın hayatta kalmasına sebep oluyordu. Bu ifade gerçekten son derece fasih ve beliğ bir ifadedir. Çünkü, herhangi bir şeyin, kendi zıddı olan başka bir şeyin kaynağı yapılması, son derece ilginçtir. Çünkü birbirine zıt olan iki şeyden birinin varlığı, diğerinin yokluğunu gerektirir. Kısas, hayatı ortadan kaldırdığı için ona zıttır. Burada ise, tıpkı bir zarf gibi, ona sığınak yapılmıştır. Kısasın hayatı koruduğuna işaret edilmiştir. Böylece bir şeyin, kendisine zıt olan diğer bir şeye korucu olması, son derece ince, güzel ve ilginç bir nüktedir ve bu, belagat ve fesahat nüktelerinin en ilginç olanlarından bir tanesidir. İşte, ey vehim şaibelerinden kurtulmuş akıl sahipleri! Buna dikkat edin. Allah, ruhları koruması ve hayatı muhafaza etmesi gibi hikmetlerini düşünmeleri için akıl sahiplerine sesleniyor. Belki böylece Allah'tan korkarsınız. Kısas cezasını uygulayarak, bununla hükmederek ve bu hükme boyun eğerek takva ehlinin işlemiş olduğu amelleri işlemiş olursunuz. Bunda aynı zamanda öldürmekten sakındırma da vardır. Gerçekten kulların en büyük haklarından bir tanesi de kanlarıdır. Allah'ın kulları üzerindeki diğer haklarına oranla ilk hesaba çekileceği namaz olduğu gibi, diğer kul haklarına oranla ilk hesaba çekileceği kul hakkı da budur. Hadiste şöyle buyuruluyor: ”Kıyamet gününde, öldürülmüş kimse, bir elinde başı ve diğeriyle de kendisini öldüreni işaret ederek gelir. Şahdamarları kuruyuncaya kadar kan akar. Öldürülen kişi, Allah'a: ”Bu adam beni öldürdü" der. Allah da katile:"Sen artık helak oldun, buyurur ve adam cehennem ateşine götürülür." Bil ki, günah üç kısımdır: Birincisi: Kul ile Allah arasında olanlar. Zina, livata (homoseksüellik), gıybet ve iftira gibi. Gıybet ve iftira da gıybette bulunulan veya iftira edilen kimseye ulaşmadığı sürece böyledir. Eğer gıybetini yaptığı ve iftirada bulunduğu kimselere bu durum ulaşır da, helâllik diler ve pişmanlık duyarsa, umulur ki yüce Allah onu affeder. İkincisi: Kul ile, Allah için yapması gereken ameller arasında meydana gelen günahlardır. Kişinin namazı terketmesi, oruç tutmaması, zekât vermemesi ve hacca gitmemesi gibi. İşte namaz ve diğer ibadetler kaza edilmediği sürece, o konuda tevbe etmenin hiçbir yararı yoktur. Çünkü, terkedilenin kaza edilmesi durumunda tevbenin bir anlamı olur. Aksi takdirde tevbenin hiçbir yararı olmaz. Üçüncüsü: Kul ile Allah'ın diğer kulları arasında meydana gelen günahlardır. Meselâ başkasının mallarını gasbetmesi ya da dövmesi veya onlara küfretmesi gibi. Karşısındaki hasmını razı etmediği, ya da kıyamette yüce Allah tarafından aralarını uzlaştıracak sâlih bir amel işlemediği sürece, tevbe yeterli değildir. Buna göre, üzerinde kul hakkı bulunan ve tevbe eden bir kimsenin söz konusu hakları sahiplerine iade etmesi gerekir. Eğer bu haklan yerine ulaştırmaktan âciz olup da yüce Allah onu affetmeyi murad ederse, o zaman kıyamet gününde yüce Allah, karşı taraftaki hasmına şöyle der: ”Başını kaldır bakayım!" Başını kaldırdığında yüksek saraylar görür ve yüce Allah'a: ”Ey Rabbim! Bunlar kimin?" diye sorar. Bunun üzerine yüce Allah der ki: ”Bunlara sahip olmak senin elindedir. Buna gücün yeter! Çünkü bunların bedeli, kardeşini affetmelidir." İşte o da, o zaman der ki: ”Kardeşimi affettim." Bunun üzerine yüce Allah: ”Öyleyse kardeşinin elinden tut ve beraber cennete girin" der. |
﴾ 179 ﴿