207

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızâsını kazanmak için canını verir. Yani canını satar. Çünkü mükellef olan kimse oruç tutarak, namaz kılarak, haccederek ve cihad yaparak Allah'a itaat uğruna canını feda edince sanki sevap elde etmek için canını Allah'a satan kimse gibi olur.

Allah kullarına karşı çok merhametlidir. Allah, kullarına olan merhametinden dolayı, onlardan canlarını ve mallarını satın alıyor. Oysa bunlar zaten Allah'ın mülkü ve hakkıdır. Allah, halis mülkü olan bu şeyleri, sayılmayacak ralımet ve ihsan karşılığı yine kendilerinden satın alıyor. Bu, Allah'ın bir lütfü ve keremidir.

Âyet, Suhayb b. Sinan er-Rûmî hakkında nazil olmuştur. Bu zat, Medine'ye, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına hicret etmek üzere Mekke'den çıkınca, Kureyş'ten bazı kimseler peşine takıldı. Yanındaki bazı kimseleri öldürürler. Suhayb iyi bir okçuydu ve okları da yanındaydı: ”Ey Kureyşliler! Siz de biliyorsunuz ki, içinizdeki en iyi okçuyum. Vallahi, ben okumu attığım zaman, bir insanı tam kalbinden vururum. Allah'a yemin olsun ki, okluğumda bulunan tüm okları boşaltmadıkça, sonra da elimde bir şey kalmayıncaya kadar kılıcımla sizleri doğramadıkça hiç biriniz beni yakalayamazsınız. Bunlardan sonra eğer beni yakalarsanız, bana istediğinizi yapın. Kaldı ki, beni ele geçirmenizin size bir yararı da olmayacaktır. Ben yaşlı bir adamım. Mekke'deki evimde bir miktar varlığım var. Geri dönün, ve o malı alın ve beni inandığını İslâm dini ile başbaşa bırakın" dedi. Peşine düşenler, Suhayb Rûmî'nin dediğini yaptılar. O da Medine'ye gitti. Orada, Hazret-i Ebû Bekir'le karşılaştı. Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh): ”Ey Suhayb! Kârlı bir alış-veriş" dedi. Suhayb: ”Nedir o?" diye sordu. Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh) de, onun hakkında inen bu âyeti haber verdi. Suhayb, bunun üzerine çok sevindi. Çünkü Hazret-i Suhayb, malını vererek müşriklerden hayatını kurtarmıştı.

Kuşkusuz mü’minler, kendi istekleriyle canlarını ortaya koyuyorlar. Bunun karşılığı ise, doğrudan doğruya cennettir. Allah'ın veli kulları, kendi arzularıyla canlarım sattılar. Burada canlarının değeri ve karşılığı Allah'ın rızâsıdır. İkisi arasında çok farklar vardır. Salik'in, yani Allah yoluna giren kimsenin görevi, vatandan çıkmak suretiyle, yakınların ülkesinden uzaklaşıp garip olmalıdır. Gerçek anlamda bir mücahid ve manevi bir şehid olması böylece mümkündür. Nitekim Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Ne mutlu o gariplere!" buyurmuştur.

207 ﴿