213

İnsanlar tek bir ümmetti. Hazret-i Âdem (aleyhisselâm) döneminden, tâ Hazret-i Nün (aleyhisselâm) dönemine kadar insanlar, iman bakımından tek bir ümmetti. Hepsi de imanda ittifak halindeydiler. Hazret-i Âdem ile Hazret-i Nuh arasında ise tam on asır geçmişti.(104)

104- Rivayete göre İbn Abbas şöyle demiştir: ”Hazret-i Nuh ile Hazret-i Âdem arası on nesildi ve hepsi de İslâm üzereydi." Daha sonra putperestlik ortaya çıktı.

Allah onlara müjdeleyen ve uyaran peygamberler gönderdi. Yani ihtilafa düştükleri için. Bunu âyetin:

İnsanların ihtilafa düştükleri hususlarda aralarında hüküm vermeleri için... bölümünden öğrenmekteyiz. Allah kendisine itaat edenlere sevap müjdeleyen, küfredip isyan edenlere de uyarıda bulunan peygamberler gönderdi.

O peygamberlerle beraber hak kitap indirdi. Bu peygamberlerden kendilerine kitap verilenlerle birlikte hak ve adaleti içeren, onlara şehadette bulunan kitap da indirdi. Bu kitaplar önceleri ittifak halindeyken sonradan ihtilâf ettikleri hususlarda, Allah'ın hüküm vermesi için kendilerine gönderilmişti.

Bu kitap hakkında apaçık deliller geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden, kendilerine kitap verilenler ihtilâf etmişlerdir.

Hak konusunda ihtilâfa düşenler, sadece kendilerine kitap verilenlerdir. Oysa aralarındaki ihtilâfın kaldırılması için kitap gönderilmişti. Tam aksine davrandılar. Çünkü ihtilâfın kaldırılması için gönderilen kitabı, ihtilâfın iyice yerleşip kökleşmesine sebep kıldılar. Kaldı ki, bu konuda her türlü açıklık ve delil de kendilerine gelmişti. Buna rağmen yaptılar. Çünkü dünyaya aşırı düşkünlükleri sebebiyle, haset ve zulüm için bu yolu seçtiler. Tıpkı Kabil'in Habü'e davranması gibi. Kabil, Habil'i, sırf çekemediği ve haset ettiği için öldürmüştür. Yoksa hakkı seçemediği için değil. Nitekim bu, her çağda böyle olagelmiştir.

Allah, onların ihtilâfa düştükleri gerçekler hakkında iman edenlere izniyle doğru olanı gösterdi. Allah, kitaba iman edenlere, hak konusunda ihtilâfa düştükleri şeyi, izniyle, emri, lütfü ve kolaylaştırmasıyla gösterdi.

Böylece onlar da hakkı bâtıldan ayırdedebilecek bir aydınlık ve nur ile görmüş oldular.

Allah, dilediğini doğru yola iletir. Dolayısıyla yoluna gireni saptırmaz.

213 ﴿