285

Rasûl, Rabb'inden kendisine indirilene, yüce Allah, tarafından indirilen her şeye

iman etti. Onları tasdik etti. İnen Kur'an âyetlerine ve onlarda yer alan tüm yasa ve hükümlere, kıssalara, öğütlere, peygamberlerin, kitapların ve daha başka şeylerin durumlarıyla ilgili haberlere tafsili bir şekilde, yani ayrıntılı olarak inandı.

Mü'minler de. Yani bu isimle tanınmış olan grup da iman ettiler.

Hepsi Allah'a, yani bütün mü'minler, Allah'ın ulûhiyette ve mabudlukta eşsiz ve ortaksız bir şekilde tek olduğuna,

meleklerine, bunların Allah'ın mükerrem kulları olduğuna,

kitaplarına ve peygamberlerine iman etti. Burada, kitaplara imanın kapsamında olduğu için ahirete iman ayrıca zikredilmemiştir. Peygamber ve mü'minler demişlerdir ki:

Biz

'O'nun peygamberlerinden hiçbirisini diğerinden ayırmayız.

Yahudi ve Hıristiyanların yaptıkları gibi peygamberlerden bazısına inanıp bazısını inkâr ederek aralarında bir ayırım yapmayız. Mü'minler imanlarının hemen ardından, emre uyduklarını bildirerek dediler ki:

İşittik, bize haktan geleni anlayıp kavradık, bunun doğruluğuna da kesin inandık.

İtaat ettik! Onda yer alan emir ve yasaklara da itaatle boyun eğdik.

Rabbimiz! Bağışlamanı dileriz. Önceden işlediğimiz günahlarımızın affını, hakkına riayette yaptığımız kusurlarımızı bağışla.

Dönüş ancak sanadır.' Ölüm ve öldükten sonra diriliş yoluyla dönüş başkasına değil, ancak sanadır.

Dediler.

Bizim için gerekli olan Kur'an ahlakıyla ahi aklanmak olmalıdır. Yalnızca Kur'an okuyup, bunun gereğiyle amel etmemek herhangi bir fayda sağlamaz. Buna şöyle bir örnek verebiliriz:

Bir hükümdar, herhangi bir kimseye bir emirlik bağışlar, ona bir liderlik, ya da niyabet verir. Adamın elinde, ülke halkının kendisine itaat etmesi gerektiğini belirten bir belge vardır. O ülkeye gelir, makamına oturur ve halk da kendisine itaat etmeye başlar. Sonra hükümdar ona bir yazı gönderir. Bu yazıda, o ülkeye geldiğinde kalması için, kendisine bir köşk veya geniş bir ev yaptırması emredilmektedir. Mektup, emîrin (valinin) eline ulaşır. Ancak o, her gün mektubu açıp okuduğu halde, kendisine emredilen şeyi yapmamaktadır. Hükümdar geldiğinde, emrinin yerine getirilmediğini görünce bu vali hil'atı mı hak eder, yoksa tekdir ve azar işitmeyi mi? İşte Kur'an da böyledir. Tıpkı hükümdarın mektubu, ya da fermanı gibi. Allah bu kitapta kullarına, dinin rükünlerini imar etmelerini emrediyor. Dinin imarının nasıl olacağını açıklıyor ve şöyle buyuruyor: ”Namazı kılın, zakâtı verin" (Bakara: 43), ”Oruç size farz kılındı" (Bakara: 183) ve ”Oraya yol bulabilen kimseye, Beytullah'ı haccetmesi farzdır:" (Âl-i İmrân: 97) Bu durumda Kur'an'ın okunması, tıpkı hükümdarın fermanının okunması gibidir. Cennet, Kur'an'ın yalnızca okunmasıyla kazanılmaz. Çünkü Allah şöyle buyurmuştur: ”Yaptıklarına karşılık olarak. ” (Secde: 17) Bunun için amel lazımdır.

285 ﴿