286Allah kimseyi gücünün üstünde bir şeyle yükümlü tutmaz. Bu, mü'minlerin sözü değil, Allah tarafından verilen bir haberdir. Rivayete göre: ”Içinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de, Allah onunla sizi hesaba çeker" (Bakara: 284) âyeti inince, bu durum Rasûlullah'ın ashabı için ağır geldi. Hepsi Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelerek önünde diz çöktüler ve şöyle dediler: ”Ey Allah'ın Rasûlü! Gücümüzün yettiği amellerle, namaz, oruç, hac ve cihadla sorumlu tutulduk. Sana bu âyet nazil oldu. Oysa bizim gücümüz buna yetmez." Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ”Sizden önceki kitap ehli gibi, 'işittik ve karşı geldik' mi demek istiyorsunuz? Aksine siz, 'işittik ve itaat ettik. Rabbimiz! Bağışlamanı dileriz. Dönüş ancak sanadır' deyin." Bunun üzerine gelenler bunu okudular ve Allah: ”Rasûl, Rabbi'nden kendisine indirilene iman etti" diye başlayan ”Rabbimiz! Bağışlamanı dileriz. Dönüş ancak sanadır" diye biten âyeti indirdi. Sonra Allah bu âyeti (Bakara: 284) neshederek: ”Allah kimseyi gücünün üstünde bir şeyle yükümlü tutmaz" âyetini indirdi."059' Bununla üzerlerindeki yük hafi iletilmiştir. Burada, ” içinizdeki ”nden (Bakara: 284) muradın, özellikle yapılmasına karar verilen ve azmedilen kötülük olduğu gerçeği açıklanmış bulunuyor. Yoksa gönüllerinden geçen her şeyden ötürü insan sorumlu tutulmayacaktır. Çünkü insanın böyle bir şeyden kendisini kurtarması, gönlünden bir şeyler geçirmemesi düşünelemez ve bu, mümkün de değildir. ”Teklif," içinde zorluk ve külfet bulunan bir şeye zorlamaktır. ”Vüs'“ ise, yapmaya güç yetirilebilen, insana ağır gelmeyen şey demektir. Kaldırılamayacak şeyleri insana yüklememek Allah'ın kanunudur. Ancak bu konuda insanın gücü neye yetiyorsa, gücünün ve çabasının üzerinde olmamak kaydıyla kolayına geleni istemektir. Kaldı ki bir de Allah'ın bu ümmete rahmetle muamele etmesi vardır. Çünkü şöyle buyurmuştur: ”Allah size kolaylık ister, zorluk istemez." (Bakara: 185) Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına... Yapmakla yükümlü olduğu iyilikten dolayı, herkesin kazandığı sevabı kendisinedir. Kötülük de kendi zararınadır. Bırakılması istenen kötülüğü yapması halinde doğabilecek kötülük de kendi aleyhinedir. Yoksa kişinin yaptığı kötülüğün cezasını bir başkası çekmeyecektir. 'Rabbimiz! Unutur ya da yanıhrsak bizi sorumlu tutma! Onlar: ”Ey Rabbimiz! Unutkanlık, ya da yanılgıyla bizden meydana gelen bir aşırılıktan, işin üzerinde titiz davranamamaktan doğan şeyler yüzünden bizi hesaba çekme" derler. Nitekim bir hadiste şöyle buyurulmuştur: ”Ümmetimin üzerinden hata, unutkanlık ve zorlanma sonucunda yaptıkları şeylerden dolayı doğabilecek sorumluluk kaldırılmıştır. ”om Hadis, hata ve unutkanlık sebebiyle olabileceklerden Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ümmetinin sorumlu tutulamayacaklarını gösteriyor. Oysa geçmiş ümmetler bu iki şeyden sorumlu tutulmaktaydılar. Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, ağır bir yük yükleme! Nitekim sen İsrail oğullarına, tevbe etmiş sayılabilmeleri için kendilerini öldürmelerini, kirlenen yerlerini kesmelerini, suyun dışında herhangi bir şeyle temizlenmemelerini mescid dışında başka yerlerde namaz kılamamalarını belirtmiş, günahları sebebiyle bazı güzel nimetleri onlara yasaklamış, gece yaptıkları günahı sabahleyin kapılarına yazdırmış ve daha pek çok zorluklarla karşı karşıya bırakmıştın. İşte bunlar ve bunlara benzer ağır sorumlulukların ve yüklerin hiç birisi bu ümmete yükletilmemiştir. Allah, bu ümmeti bundan korumuş ve bu ümmete rahmetiyle muamele etmiştir. Bu gibi ağır ve zor şartları bu ümmete yüklememiştir. Nitekim bunun için şu âyet nazil olmuştur: ”Onların sırtından ağır yükü ve üzerlerinde olan zincirleri kaldırır. ” (A'raf: 157) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de şöyle buyurmuştur: ”Ben, kolaylık ve hoşgörü temeline dayalı islâm dinini getirdim." Allah bu ümmeti, önceki ümmetlerin çarpıldıkları cezalardan korumuştur. Meselâ, onlardan kimisi başka bir varlığın şekline dönüştürülüyordu, kimisi de yerin dibine geçiriliyordu. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme. Bu, güç yetirilemeyen bir yükümlülükle yükümlü tutulduğu taktirde meydana gelebilecek ağır cezalardan bağışlanma isteğidir. Yani: ”Ey Rabbimiz! Sürekli olarak, altından kalkamayacağımız yükleri üzerimize yükleme." Bizi affet. Günahlarımızın izlerini kaybet, bizi bağışla. Ayıplarımızı ört, kusurlarımızı görme, bizi herkesin ortasında rezil etme, bize acı! Bize ikramda bulun, fazlın ve kereminle bize muamele et. Burada rahmet isteğinden önce affın ve bağışın zikredilmesi, önce kişinin her şeyden arındırılması ve sonra da, tertemiz bir şekilde gerekenin istenmesindendir. Sen bizim Mevlâmızsın! Sen bizim efendimiz ve sahibimizsin, biz de senin kullarınız. Veya Sen bizim yardımcımız ve işlerimizin düzenleyicisisin. Kâfirler toplumuna karşı bize yardım et!' Onların kötülüklerini bizden uzaklaştır. Çünkü Efendiye yakışan, kullarına yardım etmesi, düşmanlarına karşı emirlerini savunanları başarıya ulaştırması, kâfirlere karşı onlara zafer vermesidir. Bu da, dostlarını üstün kılmak ve onları korumakla olur. Bu aynı zamanda, şeytanlardan korunmaya yönelik bir duadır. Çünkü şeytanlar da Allah'ın düşmanları olan kâfirler arasındadır. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır: ”Kim Bakara Sûresinin son iki âyetini okursa, bu ona yeter. ” Yani gecenin ihyası, ya da kıyamet günü hesabından korumak için... Yüce Allah'ın yardımıyla Bakara Sûresinin tefsiri sona erdi. |
﴾ 286 ﴿