80

Size, melekleri ve peygamberleri Rabb'ler edinmenizi de emretmez. Allah'ın peygamber olarak gönderdiği bir insanın daha sonra, insanların kendisine ibadet etmesini istemesi, yakışık olan bir şey olamaz. Kureyşlilerin ”Melekler, Allah'ın kızlarıdır" demeleri, Yahudi ve Hristiyanların da ”Üzeyr Allah'ın oğludur, Mesih Allah'ın oğludur" demeleri gibi, melekleri ve peygamberleri Rabb edinmeyi emretmesi aklın alacağı bir şey değildir.

Siz ınüslüman olmuşken, size inkârı emreder mi? Sizler, ihlâs ve samimiyetle tevhide inandıktan sonra; size, meleklere ibadet etmeyi ve nebilere secde etmeyi mi emrediyor? Eğer bu şekilde size inkârı emrederse, kafir olur ve Allah ondan peygamberliği ve inancı çekip alır. Çünkü Allah, vahyi ve kitabı ancak, temiz nefislere ve pak ruhlara verir. Bir insan, hem peygamberliği, hem de Allah'tan başkasına ibadet etmeye çağırmayı birlikte yapamaz.

Bilmiş ol ki, ilim ve araştırma, rabbânîliğin (halis kul olmanın) asıl sebebidir. Kim ilim kazanmaya çalışır ve bu ilmi, amel için bir vesile kabul etmezse, onun çalışmasının boşa gitmesine delil olarak yeter. Ve bu kimse güzel bir ağaç dikerek manzarasını beğenen, fakat meyvesinden istifade etmeyen insana benzer. İlimsiz amel ve amelsiz ilim bunların hiçbiri, tek başına Allah'a yakınlığı ispat etmez.

Bilmiş ol ki, ilminin gereğini yerine getirmeyen âlimin, bilmeden birşeyler yapmaya çalışan cahil gibi, Rabbiyle arası açıktır. Bunların hiçbirinin, Allah'la bir alâkası yoktur. Çünkü, Allah'a yakın olmak, bilgiye dayanan amele yapışmakla mümkündür. Bu konuda Hazret-i Ali (radıyallahü anh): ”İki tip insan belimi büktü. İbadetsiz âlim ve cahil sofu" buyurur.

Faydasız ilimden ve huşusuz kalpten Allah'a sığınırız. Öğrencilerin bilgiyi, Allah rızâsını elde etmek ve halis kullar olmak için tahsil etmeleri gerekir. Öğretme ve öğrenmeyle uğraşanlardan her kim bu işi, Allah rızâsını kazanmanın dışında bir amaçla yaparsa, onun ameli de, arzusu da boşa gitmiştir.

Burada şuna da işaret etmek gerekir. Hakikat ehlinin adeti, halis kullar, iyi ahlâklı, kitaptan öğrendiklerini yaşayan kimseler olmaları için kendilerine tabi olanları ve müridlerini terbiye etmek ve eğitmektir. Bunlar, iyice araştırırlar, halkın ağzından öğrendikleri şeylere dayanarak iftirada bulunmazlar. Bunu iddia edenlerin bazılarına, heva ve hevesleri ve insan olma özellikleri egemen olur, böylece birtakım entrikalarla halkı kandırırlar. Bazı cahilleri kendilerine tabi kılarlar, ağızdan duyma bazı sözlerle onları avlarlar. Hak yolda olan bazı talebeleri kandırırlar. Onlara hak yolu kapatırlar ve onların hak yolda olan insanlarla ve şeyhlerle görüşmesine engel olurlar. Onlara, kendilerinin yaptığı şeylere rızâ gösterip teslim olmalarını emrederler. Onlarda bunlardan başkasını tanımazlar ve böylece Allah'a değil onlara kulluk ederler. Zamanımızda birçok şeyhin durumu budur. Bu durum, kendisine kitap, hüküm ve nübüvvet verilen kimsenin özelliği olamaz!

80 ﴿