104

Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülüğü engelleyen bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.

Burada istenen şey, hayra çağıran bir topluluğun bulunmasıdır. Yapılan çağrı, her ne kadar insanlardan bazılarına ise de, hitap, bütün insanlaradır. Bunun farz-ı kifaye olduğu anlaşılıyor. Bu görev, bütün insanlarındır. Fakat bazılarının yapmasıyla, diğerlerinin sorumluluğu düşer. Şayet bu görevi, bütün insanlar terkederse, hepsi birden günah işlemiş olurlar. Bu görev, işlerin en yücesi ve en üstünü olduğu için, bunu ancak ilim adamları yapabilirler. Câhil, bu işi yerine getiremez. Çünkü o, ne yapacağını bilemez. Belki de, hayrı engeller, yasağı emreder. Kendi mezhebini bilir, karşısındakinin mezhebini bilmeyip, onu engellemeye çalışır. Kaba davranacağı yerde yumuşak, yumuşak davranacağı yerde de kaba davranır.

Hazret-i Peygamber minberdeyken, ”İnsanların en hayırlısı kimdir?" diye sordular. O da: ” iyiliği emreden, kötülüğü engelleyen, Allah'tan en çok korkan ve sıla-i rahmi en çok yapan kimsedir" (5) buyurdu.

Huzeyfe'den: ”İnsanlar öyle bir zamanda yaşayacaklar ki, onlar için, bir eşek leşi, iyiliği emreden, kötülüğü engelleyen bir mü'minden daha sevimli olacaktır."

Hazret-i Peygamber de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur: ” Allah'ın yasakladığı hudut üzerinde duran yani yasaklarına riâyet etmeyen kimselerin misali, bir gemi halkının misali gibidir. Onlar gemi üzerinde kura çektiler. Bazılarına geminin üstü, bazılarına da geminin altı düştü. Alt kattakiler, su almak üzere üst kata uğradılar. Bu durumdan üsttekiler rahatsız oldular. Bunun üzerine ahlakilerden biri, baltayla gemiyi oymaya başladı. Üsttekiler gelip ”sana ne oluyor?" diye sordular. Adam da, ”Benden rahatsız oldunuz. Mutlaka su almam gerekir" diye cevap verdi. Eğer, bu adamın elini tutarlar, ve ona engel olurlarsa, hem onu., hem de kendilerini kurtarırlar. Eğer onu kendi kendine terkederlerse, hem onu, hem de kendilerini helâk ederler."

Bir başka hadis-i şerifte de: ”Eğer insanlar, bir fenalık görür de onu değiştirmezlerse, Allah Teâlamn azabı herkese şamil olur." buyurulmuştur.

İyiliği emretmek, emredilen şeye bağlıdır. Emredilen şey, vacip ise, emretmek de vacip olur. Eğer emredilen şey, mendup olursa, emretmek de mendup olur. Kötülüğü engellemek ise, bütünüyle vaciptir. Çünkü, bütün kötülükler çirkin şeyler olduğu için, onların terkedilmesi vaciptir. Engel olunacak şeyi bildikten sonra, ona engel olmanın şartı, o şeyin meydana gelmemiş olmasıdır. Çünkü, meydana gelmiş olan bir şey engellenemez. Çünkü olan olmuştur. Ancak yerilip, kötülenir. Kötü bir şeyin benzerine alışkanlıktan nehyedilir. Bu da onu yapacağına zann-ı galip hasıl olursa, olur. Meselâ; bir içkici görürsünüz. İçki içmeye hazırlanıyor, malzemeleri de hazır. Zannınızda yanılmıyorsunuz. Adama engel olmaya çalışırsanız, büyük bir zarara gireceksiniz. Bu durumda, ' Engellemeye nasıl başlanır?" derseniz, ben de şöyle derim: ”Kolaydan başlayacaksınız. Fayda vermezse, zor olana doğru çıkacaksınız. Çünkü hedef, kötülüğe engel olmaktır." Allah, ”aralarını düzeltin" buyurur, daha sonra da ”savaşın" buyurur. (Hucıırat: 10) Engel olmaya girişmek her mü'minin şartlara göre vazifesidir. Savaşla engel olma ise, devlet başkanı ve görevli kimseler içindir. Çünkü onlar, siyaseti daha iyi bilirler ve onların araçları da vardır. ”Kim engellenir veya kime emredilir" dersen, ben de derim ki: ” Mükellef olan veya çocuklar ve deliler gibi mükellef olmayan birisi, diğerine zarar vermeye yeltendiği an engellenir. Çocuklar, alışmamaları için haram şeyleri yapmaktan engellenirler. Günahkâr bir kimse üzerine de kendi işlediği günahtan başkasını menetmesi vaciptir. (Kendisi bu günahı işliyor diye başkasını menetme sorumluluğundan kurtulamaz.) Çünkü günahı kendisinin terketmesi de üzerine vaciptir. Engel olma, herkesin görevidir. İnsan kötülüğü hem kendisi yapmayacak hem de başkasını bundan menedecektir. İkisinden birini terketmesiyle, diğerinin vacip olması sakıt olmaz."

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz şöyle buyurur: ” Allahü teâlâ  bu dini, fâsık insanlarla da desdekler." Bir başka hadis-i şerifte de şöyle buyurulur: ”Kıyamet gününde bir adam getirilip, ateşe atılır. Ateşte onun bağırsakları dışarı fırlar. Sonra o adam, eşeğin değirmende döndüğü gibi bağırsakları etrafında döner. Bunun üzerine cehennem halkı, o adamın başına toplanıp: ”Ey falanca, senin halin ne böyle? Sen bize dünyada iyiliği emredip, kötülüğü engellemez miydin? diye sorarlar." Adam da der ki: ” Size emrederdim, fakat ben yapmazdım. Sizi engellerdim, fakat ben yapardım."m)

104 ﴿