186Şüphe yok ki siz, mallarınız ve canlarınız konusunda deneneceksiniz. Burada bir deneme ve imtihan vardır. İmtihan ve deneme, çoğu kez, zor ve ağır olan şeylerde olur. Bu, işlerin sonunu bilmeyen kimse için düşünülür. Allahü teâlâ her şeyi bilendir. Öyle ise kullarını denemeye tâbi tutacağının bildirilmesi mecâzidir. Allahü teâlâ size, sizi deneyen kimsenin muamelesi gibi muamele yapar. Böylece hak üzere olup, iyi amellerde bulunanlar ortaya çıkar. Bazan da mallarınızla sizi dener. Size bir felâket verir ve mallarınız helâk olur. Allah sizi, kendinizle de dener. Öldürülür, yaralanır, esir olursunuz. Korku, şiddet ve zorluklarla denenirsiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah'a ortak koşanlardan, eziyet veren çok şey işiteceksiniz. ”Sizden öncekiler"den kasıt, Kur'ân gelmeden önceki Yahudi ve Hıristiyanlardır. ”Ortak koşanlar" ise, Ebû Cehil, Velîd ve Ebû Süfyan... gibi araplardır. "Eziyetten" kasıt da, gerçek dini tenkit etme, Allah'ın şerefli hükümlerine saldırma, inanmak isteyenleri saptırma ve yine inanmak isteyenleri suçlama... gibi hareketlerdir. Bu olaylar meydana gelmeden önce, Allah bunları haber veriyor. Böylece müminler, bazı şeyleri içlerine sindirip, sabra, kötü şeylere katlanmaya alışıyorlar. Korkuların saldırıya geçmesi, insanların ayaklarını sarsar. Onun için, durumları hafifleştiren şeylerle, üzüntülere hazırlanmak gerekir. Eğer, karşınıza çıkan şiddete ve belâlara sabreder, birtakım ibadet ve amellerle Allah'a yaklaşır ve o Allah'tan korkarsanız, O'ndan başkasından yüz çevirirseniz, öyle ki yanınızda sevdiğinize kavuşmakla, sevmediğinizle karşılaşmak eşit olursa işte bunlar, yani sizin bu sabır ve takvanız, yapmaya değer işlerdendir. Bu sabır ve takva, her yarışmacının, elde etmeye çalıştığı şeylerdir. Çünkü sabır ve takvada üstün meziyyet ve şeref vardır. Akıllı insanların, peygamber ve evliya ahlâkıyla ahi aklanması gerekir. Onların edeplerini takınıp, eziyetlere sabretmeleri gerekir. Beyinsizlere de karşılık vermemeleri, gereksiz şeylerle karşılaşınca da, geçip gitmeleri gerekir. Allahü teâlâ peygamberini Kur'ân'da: ”Şüphesiz ki sen, en büyük ahlâk üzeresin" (Kalem: 4) âyetiyle övmüştür. Hazret-i Aişe (radıyallahü anha) : ”Nebi'nin (sallallahü aleyhi ve sellem) ahlâkı Kur'ân'dı" der. Bunun anlamı, ”Hazret-i Peygamber, Kuran terbiyesi almıştı" demektir. Hadis-i şerifte: ”Sana uzak durana yaklaş, sana zulmedeni affet ve sana kötülük yapana da iyilik yap" buyurulur.(70) |
﴾ 186 ﴿