2Yetimlere mallarını verin. ”Yetâmâ": Yetim kelimesinin çoğuludur. Yetim ise, babasının ölümü ile yalnız kalan kimse demektir. Aslında yetim büyük olsun, küçük olsun, babası ölüp, yalnız kalan herkese denir. Fakat genelde bu kelime, küçükler için kullanılır. Çünkü büyükler, kendilerini korurlar ve bir koruyucuya ihtiyaçları olmaz. Ayetin anlamı şudur: Ey veli ve vasiler! Yetimlerin mallarını iyi koruyun. Onlara kötü davranmayın. Mallarını, zamanı geldiğinde kendilerine teslim edin. Temizi pis olanla değiştirmeyin. Temiz olan şeyi verip, pis olanı; helâl malınızı verip, haram malı almayın. Helâl olan kendi malınızla, haram olan yetim malını değiştirmeyin. Çünkü helâl mal, size miibah kılınan ve çalışıp kazanarak elde etmiş olduğunuz maldır. Allah'ın size gönderdiği helâl rızkınızı yeyin. Onların mallarını, sizin mallarınıza katarak yemeyin. Burada, ”yemek"ten maksat, tasarrufta bulunmaktır. Çünkü, yetimin malını yemek haram olduğu gibi, yetimin malında yapılan diğer tasarruflar da haramdır, insanı helak eder. ”Yeme" ifadesinin kullanılmış olması, genelde bütün hareketlerin, yemek uğruna yapılınasındandır. Ayetteki 'ilâ' harf-i ceri, 'tnea' anlamınadır. Durum böyle olunca, âyetin anlamı şöyle olur: Onların mallarını, kendi mallarınızla beraber yemeyin. Daha doğrusu mana şöyledir: Onların mallarını kendi malınıza katarak yemeyin. Bu ikisini aynı düzeyde görmeyin. Çünkü onlardan biri helâl, diğeri ise haramdır. Çünkü bu yemesi yasaklanmış olan yetim inalı, Allah katında büyük bir günahtır. Rivayet edildiğine göre, Gatafan kabilesinden bir adam vardı. Yetim kalan yeğeninin çok miktardaki malı da onun yanındaydı. Yetim yeğen büyüyünce, mallarını istedi. Amca ise, bu malları vermeye yanaşmadı. Sonuçta Hazret-i Peygambere müracaat ederek muhakeme oldular. Bunun üzerine işte bu âyet indi.' ' Amca bu âyeti işitince: ” Allah'a da, O'nun Rasûlü'ne de itaat ettik. Büyük günahtan Allah'a sığınırız" dedi ve yetim yeğenine malını verdi. Allahü teâlâ'nın: ”Yetimlere mallarını verin" buyruğu, özellikle hırstan, çekememezlik ve aşağılık âfetinden temizlenmeye ve emanete riayet ve gönül esenliği ile süslenmeye yöneliktir. ”Onların mallarını, sizin mallarınıza katarak yemeyin" âyeti ise kişiyi, taşkınlık ve zulümden temizleyip, adalete ve insafa yöneltir. Akıllı insan, nefsini kötü huylardan temizleyip, az veya çok olsun, başkasının malına tama etmemeli, aksine, cömert davranarak, dul ve yetimlere ikramda bulunmalı, imkân bulabildiği sürece, onların haklarını gözetmelidir. Rivayet edildiğine göre, Hazret-i Peygambere bir adam gelerek: ”Benim yanımda bir yetim var. Onu ne ile döveyim?" diye sorar. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: ”Çocuklarını dövdüğün şeyle" cevabını verir. Bunun anlamı, elem verici olmamak şartıyla, terbiye için onların dövülebileceğidir. Tıpkı, babaların çocuklarını dövdükleri gibi. Fudayl b. Iyaz'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: ”Birçok tokat vardır ki, yetim için, helvadan daha faydalıdır." Tenbîhu'l-Ğâfilîn isimli kitapta da şöyle denir: ”Yetimi dövmeden terbiye edebil irsen, dövmemelisin. Yetimi dövmek büyük cezayı gerektiren bir iştir." Hikmetli bir sözde şöyle denilmiştir: ”Yetime, şefkatli bir baba gibi davran. Ne ekersen, onu biçeceğini bil. Yine unutma ki, sâlih kadın, kocası için altın taç giydirilmiş kral gibidir. Kocası onu görünce, gözünün içi güler. Kötü kadın ise, kocası için, yaşlı bir adamın sırtındaki ağır bir yük gibidir." |
﴾ 2 ﴿