18Yoksa kötülükler yapıp da, nihayet olum gelip çatınca, komaya girip ölüm meleğini görünce: Ben şimdi günahlarıma tevbe ettim' diyenler ve kâfir olarak ölenlerin tevbesı kabul edilmez. Onların yapmış olduğu bu tür tevbeler, asla kabul edilmez. Çünkü bu tevbe, gerçekten isteyerek yapılmış bir tevbe değil, çaresizlik halinde yapılmış bir tevbedir. İnkarcılıklarına devam ederek ölen kimselerin tevbeleri de kabul edilmez. Bunlar, ölüm anında ahiret azabını görünce tevbe ederler. Fakat bu da kabul edilen bir tevbe değildir. Onlar için, yani bu iki gruba, acıklı bir azap hazırlanmışızdır. Onlar için hazırladığımız azap, devamlı elem veren ve acıtan bir azaptır. Bilmiş olunuz ki: Allahü teâlâ, tevbenin kabul edilmemesi konusunda, tevbe etmeyi geciktirip ölüm anına erteleyen günahkârlarla, kâfir olarak ölenleri aynı seviyede tutmuştur. Bu haldeki tevbeye önem verilmeyeceği hususunda mübalağa yapılmıştır. Bu eşit tutma günah işleyen kimsenin tevbeyi ihmal etmemesi içindir. Allah, bir inayet rüzgarı estirince, kulu bulur ve hemen tevbeye koşar. Kendini sebeplere uzatır ve olan şeyden etkilenir. Böylece de, yaptığı eylemin kötülükleri için tevbe eder. Dârânî der ki: ”Hikayecinin toplantısına defalarca gittim. Anlattığı şeyler kalbimi etkiledi. Oradan ayrıldığımda ise, kalbimde hiçbir şey kalmadı. Tekrar oraya döndüm. Sözünün etkisi kalbimde kaldı. Nihayet evime döndüm, muhalefet etmemi sağlıyan vasıtaları yok ettim ve hak yola girdim." Bu hikaye, Yahya b. Muaza anlatılınca demiş ki: ”Serçe, turna avlamış." Serçeyle bu hikayeciyi, turnayla da, Ebû Süleyman'ı kasdetmiş. Müslüman olan herkese, sabah akşam Allah'a tevbe etmesi ve onu ertelememesi vaciptir. Ebû Bekir el-Vâsitî der ki: ” Üç şey dışında, acele etmemek güzel bir harekettir. Acele edilmesi gereken üç şey de şunlardır: Vakti gelen namaz, defnedilmesi gereken ölü ve günahtan sonra tevbe." Daha önceki milletlere, bir günah işledikleri zaman, helâl olan şeyler, haram edilirdi. Onlardan birisi günah işlediğinde, kapısında asılı şöyle bir yazıyla karşılaşırdı: ”Falanca adam bir giinah işledi. Onun tevbesi de şöyledir." Allahü teâlâ, bu ümmete tevbeyi kolaylaştırarak şöyle buyurmuştur: ”Kim bir fenalık isler veya kendisine haksızlık eder, sonra da istiğfar ederse, Allah'ı bağışlayıcı ve merhametli olarak bulur." (Nisa: 110) Anlatıldığına göre, Allahü teâlâ İblis'i lanetleyince, İblis mühlet istemiş, Allah da ona, kıyamete kadar mühlet vermiş. Allah ona: ” Bak ne düşünüyorsun görüşün nedir?" buyuranca o: ” Senin yüceliğine yemin ederim ki, canı çıkıncaya kadar, senin kulunun gönlünden çıkmayacağım" demiştir. Allahü teâlâ da: ”izzet ve celâlime yemin ederim ki, canı çıkıncaya kadar, kulumun tevbe kapısını kapamıyacağıtn" buyurmuştur. Allahü teâlâ'nın, kullarına olan şefkat ve merhametine bakınız ki, bir sürü günahları işledikten sonra bile, onlara ”müminler" sıfatını yakıştırıyor: ”Ey Müminler! Toptan Allah'a tevbe ediniz!" (Nur: 31) Tevbe ettikten sonra kullarını sevdiğini de açıkça belirtiyor. ”Allah, tevbe edip temizlenenleri sever." (Bakara: 222) |
﴾ 18 ﴿