21

Birbirinizle baş başa kalıp

kaynaşmışken ve onlar da sizden sağlam bir teminat almışlarken, onu verdiğinizi

nasıl geri

alabilirsiniz? Bunu hangi yüzle ve ne sebeple yapabilirsiniz? Aranızda, geri alma arzunuza zıt diişen bazı durumlar olmuş. Onlarla başbaşa kalmışsınız, beraber yaşamışsınız ve onlar size birtakım hizmetler sunmuşlar. Onlar sizden sağlam bir ahit alınışlar. Ki bu ahit de, dostça geçinme ve hanıma iyi muamelede bulunmadır. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buna şu veciz ifadeleriyle değinmişlerdir

: ”Hanımları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve Allah'ın emri ile onların ırzlarım kendinize helâl saydınız, ”

Şüphesiz ki, kadınlara baskı yapmak, onları evlenmekten mahrum bırakmak ve onların elinde olan şeyleri zulüm ve haksız yollarla almak gibi uygunsuz şeyler, iman işareti ve imanlı insanın yapacağı şeyler değildir. Çünkü mü'min, müminin kardeşidir. Ona haksızlık etrnez, ona sövmez. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Müminler birbirlerine, birbirlerini sıkıca tutan bir binanın taşları gibidir. ” buyurmuştur. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), kendisi için sevdiği şeyi, mümin kardeşi için de sevmeyen kimsenin imanının kabul edilmeyeceğini açıklamış ve şöyle buyurmuştur: ” Sizden biriniz, kendisi için hoş gördüğü bir şeyi, mümin kardeşi için de hoşgörünceye kadar, gerçekten iman etmiş olamaz." Kişi, bütün hareket ve davranışlarında, âdil olmalıdır. Özellikle, hanımlarına ve akrabalarına karşı daha da titiz davranmalıdır. Onlara karşı adaleti gözetmek, kişinin görevlerindendir.

Bu âyet, hanımlara mehir vermede haddi aşmanın caiz olduğuna delalet etmez. Çünkü âyetteki: ”Onlardan birine yüklerle mal vermiş olsanız dahi..." ifadesi, onlara kantarlar dolusu mehir vermenin caiz olduğuna delâlet etmez. Nitekim Allahü teâlâ'nın: ”Göklerde ve yerde, Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, yer ve gök kesinlikle bozulup gitmişti." (Enbiya: 22) sözünden de, yerde ve göklerde birden fazla ilâh olduğu anlamı yoktur. Sonuç olarak, bir şeyi diğer bir şeye şart: kılmak, o şeyin olmasını gerekli kılmaz. İmam Fahreddin eı-Râzî de tefsirinde aynı şeyi söyler.

Bir haberde şöyle denilir: ”Kadının bereketlisi; tez evlenen, tez doğuran ve mehri hafif olandır. ” Erkeğin, hanımın mehrini tam olarak vermesi, hiç olmazsa tanı olarak ödemeye niyetlenmesi gerekir. Kim, hanımının mehrini vermemeye niyetlenirse, kıyamet gününe gâsıb olarak gelir. Tıpkı, borçlanırken ödememeyi aklına koyan insanın, hırsız olarak geldiği gibi. Erkek, kadının mehrini vermeyi ertelememelidir. Fakat fakir olursa, hanım erteler.

Erkekler hanımlarına; temizliğe, hayız, nifas ve namaza ait hükümleri, sünnet ehlinin inancını öğretmelidir. Eğer erkekler bilmiyorlarsa, müftülere sorup, hanımlarına öğretmelidirler. Erkekler, bu görevi yerine getirmezlerse, hanımlar evden dışarı çıkarak, bu bilgileri elde etmeye çalışabilirler. Eğer erkekler, hanımlara farzları öğretirlerse, hanımlar da onların rızasını almadan dışarı çıkıp birşey öğrenemez ve zikir toplantılarına gidemez. Kişi, dinine ait hükümleri hanımına öğretmede ihmalkâr davranır, onu terbiye etmezse, ona öğretmezse ve öğrenmesini de engellerse, onun işlediği günahlara ortak olur.

21 ﴿