25

Sizden kim, aranızda bulunan

hür ve mü'min kadınlarla evlenmeye güç yetiremezse, sahip olduğunuz mümin câriyelerle evlensin.

Âyette geçen ”muhsenâî" kelimesinden kasıt, hür hanımlardır. Karşıtı da ”memlûkat - cariyeler ”dir. Çünkü onların hürriyetleri, kendilerini esaretten ve perişan olmaktan korumuştur. Eğer hür ve miimin hanımlarla evlenmeye gücünüz yoksa, o zaman, sahip olduğunuz köle veya cariyelerle evlenin.

Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Evlendiğiniz miimin cariyelerle sizin aranızdaki iman konusundaki ayrıntıları, Allah en iyi bilir. Belki de, mümin cariyenin imanı, hür kadının imanından ve kadının imanı, erkeğin imanından daha kuvvetli olabilir. Mümine gereken iman ve İslâm'ın dışında hiçbir üstünlük ölçüsü aramaması, haseb ve nesebe itibar etmemesidir.

Sizler birbirinizdensiniz. Sizin de, kölelerinizin de soyu Adem peygambere dayanmaktadır. Dininiz de İslâm'dır. Şâirin şöyle dediği gibi:

Cins bakımından insanlar birbirine eşittir.

Babaları Adem, anneleri de Havva'dır.

Sizinle köleleriniz arasında iman bağı, din kardeşliği vardır. Hür bir insanın, köle bir insana, ancak iman üstünlüğü olabilir. Dindeki kıdemliliği kendisine üstünlük sağlar.

Öyleyse; iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları şartıyla, sahiplerinin iznini alarak onlarla evlenin. Onlardan yüz çevirmeyin. Sahiplerinin bizzat nikâh akitlerini yapmaları değil de izinlerinin şart koşulması nikâh akdini bizzat cariyelerin yapabileceğine cevaz verildiğine işarettir.

Cahiliye döneminde iki çeşit zina vardı. Bunlardan biri, para karşılığında açık bir şekilde yapılan zina idi. Bunu herkes bilirdi. İkincisi ise, dost tutmak suretiyle yapılan gizli zina idi. O zamanki insanlar, bu dost tutma şeklinde olan zinayı, zina saymazlardı. Bu her iki durumun da zina olduğunu belirtmek için, Allahü teâlâ bunları tek tek zikretmiş ve haram olduklarını belirtmiştir."5'

Onların mehirlerini de, kendilerini zarara sokup, fidye vermeye mecbur etmeden ve tehir etmeden

güzel bir şekilde verin.

Evlendikten sonra zina gibi

bir fuhuş yaparlarsa, onlara; hür ve bekâr

kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu ceza, bekâr hanımlar için yüz, cariyeler için de, bunun yarısı olan elli değnektir. Cariyelere recm cezası yoktur. Çünkü recm cezasının yarısı olmaz.

Bu hür kadınla evlenmeye gücü yetmeyince

(cariye ile evlenme izni), içinizden sıkıntıya düşmekten korkanlar içindir. Buradaki ”sıkıntıya düşmekten korkmak", ”zina korkusu"dur. Aslında âyetteki ”anet" kelimesi sardıktan sonra kemiğin kırılmasıdır. Daha sonra istiare yoluyla her türlü zarar ve meşakkat için kullanılmıştır. Ancak burada onunla zina kastedilmiştir. Çünkü zina, dünyada haddi, ahirette de cezayı gerektirdiği için bir güçlük sebebidir. Canınızın istediği kötülüklerden sakınıp, cariyelerle evlenme husunda

sabırlı olursanız, bu sizin için cariye ile evlenmekten

hayırlıdır.

Çiinkü cariye ile evlenmeye her ne kadar ruhsat verilmişse de doğacak olan çocuğun kölelikle karşı karşıya kalması söz konusudur. Bir de efendisinin onda hakkı vardır. Kocasına karşı, hür kadınlar gibi olamaz. Efendisi onu, her yerde ve fırsatta, istediği gibi çalıştırabilir, satabilir de. Bu durumlar ise, kocasının ve çocuklarının durumunu sarsar. Bu durumlar, gurur kırıcı şeyler olduğu için, cariyeyi nikâhlayan kimseyi etkiler. Müminlere ise, izzet ve şeref yakışır. Cariyenin mehiri, efendisine aittir, kendisi mehirinden istifade edemez, kocasına da hibe edemez. Ev işlerini de düzenli olarak yapamaz.

Allah, buna sabredemeyenleri

bağışlayandır, güç ve ruhsat vermede

merhamet edendir.

Cariye ile zor durumda kalınca evlenilir. Şafiî mezhebine göre, hür kadınla evlenmeye gücü olan, cariye kadınla evlenemez. Hanefi mezhebine göre ise, hür hanımı olmadığı müddetçe, cariye ile evlenmesi helâldir.

Şafii mezhebi, âyetin zâhiri anlamını almıştır. Onlara göre, cariye ile evlenmenin iiç şartı vardır. Bunların ikisi nikâhlayanda, biri de nikâhlanan cariyede bulunması gereken şartlardır. Nikâhlayanda aranan şartlar; hür kadın almaya gticü olmama ve zorluğa (zinaya) düşme korkusudur. Nikâhlanan da aranan şart ise, kâfir olmayıp, mümin olmasıdır.

Ebû Hanife'ye göre ise, bunlar aranan, fakat şart olmayan şeylerdir. O, gücü olmama durumunu, hür hanımı olmama şeklinde anlayarak, cariye ile evlenmenin helâl olduğunu söyler. Nikâhtan da, cinsel ilişkiyi anlar. Böylece, ”mü’min cariyelerinizle" ifadesinden de, mümin cariye ile evlenmenin, kitap ehli birisiyle evlenmekten daha faziletli olduğunu anlar. Bunun da mendup olduğunu söyler.

Teysir isimli eserde denilir ki: ”Mümin cariyeleriniz" buyruğunda, kitap ehli kadınlarla evliliğin haram oluşuna değil, mü'min kadınlarla evliliğin helâl oluşuna işaret edilmiştir. Nikâhın caizliği konusunda zengin ve fakir arasında fark olmadığı gibi, mü'min, yahudi ve hıristiyan kadınla evlenme arasında da fark yoktur.

Biliniz ki evlilik, peygamberlerin sünneti ve sâdıkların yoludur. Ancak bu konuda, insanların durumlarına göre değişik haller söz konusudur. Evlenme; onu şiddetle arzu edenlere vacip, ılımlı olanlara müstehab ve evlenmekten aciz olup, nafaka ve cinsel ilişkiyi yerine getiremeyenlere ise mekruhtur.

Evlenmek için, dindar bir hanım seçilir. Çünkü dindar hanım, dünya malının en hayırlısıdır. İnsan onunla, evin yönetimini ve kalb huzurunu elde eder. Pişirme işi, temizlik, bulaşık yıkama gibi bütün rahatlığı onun vasıtasıyla elde eder. İnsanın; şehvet esiri olma korkusu olmasa bile, evinde tek başına hanımsız olarak yaşaması çok zor bir iştir. Erkek evinin bütün işlerini görse, ilim ve kulluk görevi için boş vakti kalmaz. Evin işlerini yüklenen saliha kadın, böylece din yolunda da bir yardımcı olur. Bu ilkeler doğrultusunda hareket etmemek insanı meşgul eder, insanın gönlüne rahatsızlık verir ve geçim bakımından da insanı sıkıntıya sokar.

Bunun içindir ki, Ebû Süleyman ed-Dârânî şöyle demektedir: ”Saliha eş dünya için değildir. O, ahiretin için sana hoş vakit sağlar, seni bir takım işleri yapmaktan kurtarır."

Bazı insanlar da, bekâr hanımları seçerler ve derler ki: ”Bekâr hanım setlin hanımındır. Almış olduğun dul hanımın çocuğu yoksa, o hanımın yarısı senindir. Eğer çocuğu varsa, hepsi başkasınındır. Senin ekmeğini yer ve senden başkasını sever."

Sonuç olarak, cariye kadınlarla evlenmek bir ruhsattır. Onlarla evlenmeyip sabretmekse, azimettir. Şüphesiz azimeti tercih etmek daha iyidir. Kul, sabır sayesinde yüksek derecelere ulaşır. Allahü teâlâ'nın, kullarına oları rahmeti, anlatılamayacak kadar geniştir. Bunun için yüce Allah: ”Allah, bağışlayandır ve merhamet edendir" buyurmuştur. Onun rahmetinden biri de daha önce yaşamış iışad ehli insanların yollarını beyan etmesidir.

25 ﴿