57Allah’a, peygambere ve Kurana iman edip diğer mûcizeleri tasdik edenleri ve salıh amel işleyenleri ve Allah'ın emirlerine uyanları, ise altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalacaklardır, oradan hiç çıkarılmayacaklar ve ölmeyeceklerdir. Orada onlara, tertemiz, hayız, nıfas, Haset, kin... gibi bedeni pisliklerden arındırılmış, tabiî kirlerden temizlenmiş zevceler vardır. ve orada kendilerini, güneşin etki edemeyeceği koyu bir gölgeye koyacağız. "Zalîl" kelimesi, gölge anlamındaki ”zıll" kelimesinden türemiş olup, gölge kelimesini pekiştirir. Kopkoyu gölge anlamına gelir. Akla şu gelebilir: Cennette, sıcaklığı dolayısıyla insanlara eziyet verecek olan bir güneş olmayacağına göre, kopkoyu gölgeden niçin sözedilmiştir? Orada bazı yerler vardır da, güneş ulaşamıyorsa, oranın havası bozuktur ve orası sıkıcı, rahatsız edici bir yerdir. Öyleyse, neden cennetin havası böyle anlatılmıştır? Bu soruya verebileceğimiz cevap şudur: Arap ülkeleri çok sıcaktır. Onlar için gölge, en büyük rahatlık sebebidir. Bunu onlar rahatlıktan kinaye olarak söylerler. Hazret-i Peygamber de: ”Devlet başkanı, yer yüzünde, Allah'ın bölgesidir" buyurmuştur. Gölge, rahatlığı ifade eden bir kelime olduğuna göre, koyu gölge de rahatlığın çok büyük boyutlara varmış olduğunu ifade etmiş olmalıdır. İmam (Fahreddin Râzî) şöyle der: ”Şu anda hatırıma, Hazret-i Peygamber'in hadisi geldi. Hadis şöyledir: ”Cennette bir ağaç vardır. Binekli bir kişi o ağacın gölgesinde yüz yıl gider de gölgeyi geçemez. Kur’an'da da ”Uzatılmış gölge" (Vâkıa: 30) ifadesi yer alır. Başka bir hadiste belirtildiğine göre de cennette, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hatırdan geçmeyen nimetler vardır. Nitekim âyet-i kerimede: ”Onlar için, nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını kimse bilemez" (Secde: 17) buyurulur." |
﴾ 57 ﴿