69Kim, tam anlamıyla Allah'a ve peygambere itaat ederse... Burada ”taat", tam bir boyun eğme, gerçek anlamda emirlere uyma, bütün emir ve yasaklara riayet etmektir. İşte kim Allah'a ve peygambere bu şekilde bir bağlılık gösterirse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği derecelerini yücelttiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve salihlerle beraberdir. Bu ifade, müminleri itaate teşviktir. Çünkü itaat vasıtasıyla, Allah dostlarıyla birlikte olmaya söz almışlardır. İtaat sayesinde, Allah katında en yüce dereceleri elde edeceklerdir. Bunların başında, ilim ve amel bakımından yüceliğin zirvesine ulaşan nebiler vardır. Sonra, sadakat ve samimiyette yücelen sadık kimseler yer alır. Bunların arkasından da, Allah'ın dininin yücelmesi uğruna hayatlarım veren şehitler gelir. Bütün ömürlerini Allah'a itaat etmekle geçiren sâlilı kullar da bu grubun erleridir. Buradaki ”beraberlik" ten kasıt, derecedeki beraber olma değildir. Çünkü, fâdıl ile mefdûl'ün aynı derecede olması caiz değildir. Fakat bunlar, cennette öyle yerleşecekler ki, hepsi de birbirlerini görecek ve dilediklerinde, birbirlerini ziyaret edebileceklerdir. Onlar ne güzel arkadaştırlar. Burada bir hayret ifadesi vardır. Sanki denmiştir ki: ” Ne güzel arkadaştır onlar?" Yani nebiler ve ondan sonra bahsi geçenler. "Refîk" kelimesi, rıfk kelimesinden türemiş olup, arkadaş anlamınadır. Yumuşak huyluluğu, mıınisliği ifade eder. Rivayet edilir ki: Hazret-i Peygamber'in azatlı kölesi Sevban, güniin birinde, vücudu cılızlaşmış ve rengi solmuş olarak, Hazret-i Peygambere gelir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunun sebebini sorar. O da: ”Hiçbir acım falan yok. Fakat seni görmediğim zaman özlüyorum, ayrılığına dayanamıyorum. Sonra da ahireti hatırladım ve seni, orada da görememekten korktum. Orada senin, nebilerle birlikte yükseltileceğini biliyorum. Ben cennete girdirilsem bile orada, seninle benim yerim ayrı olacak. Eğer cennete girdirilmezsern o zaman seni ebediyyen hiç göremiyeceğim" cevabını verir. İşte bu âyet, bunun üzerine, iner. |
﴾ 69 ﴿