164

Gönderdiğimiz

bir kısım peygamberleri, daha önce sana anlattık. Daha önceki sûrelerde, bu peygamberlerin isimlerini anıp kıssalarım anlatarak onları sana tanıttık. Böylece sen de onları öğrenmiş oldun.

Bir kısmını ise sana anlatmadık. Onların isimlerini sana bildirmedik.

Ebû Zer şöyle anlatıyor: ”Hazret-i Peygambere: 'Nebiler ve rasüller ne kadardı?' diye sordum. Hazret-i Peygamber de: 'Nebilerin sayısı yüz yirmi dört bin, rasüllerin sayısı ise, üçyüz on üç idi' buyurdu."

Ve Allah Mûsa ile gerçekten konuştu. Bu ifade ile, ” Sana vahyettik" ifadesine atıf yapılmıştır. Kıssa, kıssaya atfedilmiştir. ”Kelleme-Hitabetti" kelimesinin mastar olan ”teklîmen" kelimesiyle pekiştirilmesi, Mûsa peygamberin, Allah'ın sözünü gerçekten işittiğine delildir. Kaderiye: ”Allahü teâlâ bir yerde söz yaratmış, Mûsa peygamber de o sözü işitmiş" diyor. Halbuki onların bu görüşleri doğru değildir. Çünkü bu, doğrudan doğruya Allah'ın kelâmı olmaz. Mecâzî fiiller, mastarlar zikredilmek suretiyle pekiştirilmezler.

Ferrâ der ki: ”Araplar, mastarla pekiştirilmemek şartıyla, ne yolla ulaşırsa ulaşsın, insana ulaşan şeye ”kelâm" (söz) derler. Mastar ile pekiştirilirse, sözün kendisinden başkası olmaz."

Buradaki ”teklîmen-hitap etmek, konuşmak" vahiy mertebelerinin son durağında, doğrudan doğruya yapılan bir hitaptır. Bu da, Mûsa peygambere tahsis edilen bir durumdur. Bu durum, diğer peygamberlerin nübüvvetine kusur getirmez. Tevrat'ın ona bir defada toptan indirilmiş olması Kur'an'ın kendisine parça parça indirilen Hazret-i Peygamberin peygamberliğini kusurlu kıldığı nasıl düşünülebilir? Tevrat'ın da böylece bir defada indirilmiş olması bir takını hikmetlerin gereğidir.

Rivayet edildiğine göre, Mûsa peygamber Tûr-i Sina'ya geldiğinde, oradan şeytan kovulmuş, Mûsa peygamberin üzerindeki her türlü ağırlık ve uykuya benzer haller de giderilmiş Bu esnada gök açılmış, melekleri Allah'a ibadet ederken görmüş. Allahü teâlâ Mûsa'ya hitabetmiş ve sözünü işittirmiş, Mûsa da O'rıa yalvarışta bulunmuştur.

164 ﴿