12

De ki: 'Göklerde ve yerde olanlar kimindir?' De ki: 'Allah'ındır.' Bu, Mekke halkını tüm yaratıkların Allah'a ait olduğuna inanmaya zorlayan bir ifadedir. Herşeyin idare, mülkiyet ve tasarruf bakımından Allah'a ait olduğuna Mekke halkını iman etme durumunda bırakır. Bu durumun böyle olduğu, hiç kimse tarafından inkâr edilemiyecek kadar ortada iken ey Mekke halkı! Sizin de bunu kabul etmekten başka bir seçeneğiniz var mıdır? Başka bir deyimle, bu apaçık durumu inkâr etmeniz mümkün müdür? Bu, hemen cevaplandırılması gereken bir somdur.

O, merhamet etmeyi üzerine almıştır. Bu, yüce Allah'ın kullarına son derece merhametli olduğunu ve onları cezalandırmada acele etmediğini vurgulayan bağımsız bir cümledir. Merhameti üzerine almasının anlamı ise, bir lütuf ve ihsan olarak, kullarına merhamet etmeyi kendisine gerekli kılmıştır, demektir. Lütuf ve ihsan dışında yüce Allah'ın gerçek anlamıyla herhangi bir şeyi yapma zonanda olması gibi bir durum düşünülemez.

Muhakkak ki O, sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacaktır. Allah'a yemin olsun ki, O sizi, kıyamet gününde bir araya toplamak üzere kabirlerde toplayacaktır. Zamanı geldiğinde şirkiniz ve diğer günahlarınız için sizi cezalandıracaktır. Sermayeleri olan sağlıklı akıllarını yitirip

hüsrana düşenler, inanmazlar. Duygu, vehim ve isteklerine uydukları ve taklide daldıkları için küfürde ısrarlı olurlar, imâna yanaşmazlar, rahmetin özel dairesinden çıkarlar.

Kâdî der ki: ”Yukarıda geçen rahmetten amaç, dünya ve âhireti kuşatan rahmettir. Yüce Allah'ı tanımak, delil ve hüküm koymanın ve kitap indirmenin sadece O'nun tarafından gerçekleştirildiğini bilmek de bu anlamda ilâhî rahmetin kapsamına girer."

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyuruyor ki: ”Yüce Allah rahmet'i yüz parça olarak yaratmış; doksandokuzuna kendi katında bırakıp bir tanesini yeryüzüne indirmiştir, iste yaratıkların, karşılıklı merhametleşmelerinin kaynağı, ilâhı rahmetin bu parçasıdır. Bu yüzden hayvan bile yavrusuna isabet eder korkusuyla ayağını kaldırır." Bu bile, Müslümanlar için ne kadar büyük bir müjde ve ümidin sözkonusu olduğunu gösterir. Çünkü, bir tanecik rahmet parçasından görünen ve görünmeyen bunca nimet meydana geldiğine göre, âhiretteki yüz parçanın tamamından meydana gelecek durumu artık düşünün!...

Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) diyor ki: ”Bir gün Hazret-i Peygamber'e bir grup esir getirildi. Aralarından bir kadın göğüslerini tutmuş koşuyordu. Bir ara ganimetler arasında bir çocuğa rastladı. Alıp bağrına bastı, göğsüne yapıştınp emzirmeye başladı. Bu sırada Hazret-i Peygamber bize dönüp dedi ki: 'Bu kadının kendi eliyle çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?' Biz: 'Hayır, biz atmayacağı inancındayız' dedik. Bu defa Hazret-i Peygamber buyurdu ki: 'İşte yüce Allah'ın kendi kullarına olan merhameti bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha fazladır.'"

Allah'ım! Alnımızın terlediği, inlemelerimizin çoğaldığı, dostlarımızın üzerimize ağladığı ve doktorun bizden ümit kestiği anda sen bize merhamet et! Allah'ım! Toprağın bizi örttüğü, dostların bizimle vedalaştığı, nimetlerin bizi terkettiği ve ruhumuzun bizden kesildiği saatte sen bize acı!... Allah'ım! İsmimizin unutulduğu, vücudumuzun çürüdüğü, kabrimizin silindiği ve defterimizin dürüldüğü zamanda sen bize rahmet eyle! Allah'ım! Sırların ortaya döküldüğü, gönüldekilerin açığa çıktığı, hesap dökümlerinin yapıldığı ve her şeyin ölçülüp biçildiği günde, rahmetini bizden esirgeme! Ey Diri, her şeyi idare eden Rahman ve Rahîm olan Allah'ım! Senin rahmetine sığınıyor ve yardımını diliyoruz!...

12 ﴿