103

Gözler O'nu kavrayamaz. O'nu tam anlamıyla idrak edemez ve kusatamaz.

O ise, bütün gözleri kavrar. O'nun ilmi hepsini ihata eder.

O, her şeyin inceliklerini bilir, her şeyden haberdardır. Dolayısıyla gözlerin kavrayamadıklarını bilir ve idrak eder. Nitekim gözler, kendi kendilerini bile idrak edemezler. Başka bir deyişle insanlar gözlerin yardımıyla görmenin mahiyetini kavrayamazlar. Gözlerin görmesini sağlayan görme duyusunun gerçeğini anlayamazlar. Neden, başka organlarıyla değil de, gözleriyle gördüklerinin sırrını çözemezler? Ayrıca ”kavramak-idrak" ve ”görmek" farklı şeylerdir. ”Kavramak", bir şeyin mahiyetini anlamak ve ihata etmek manasına gelir. ”Görmek" ise, herhangi bir nesneyi gözle görmeye denir. Ayrıca ”görmek", kavrama olmaksızın da gerçekleşebilir. Öte yandan ”Özel" bir durumun imkânsızlığım belirtmek ”genel" durumun imkânsızlığını gerektirmez. Buna göre, bir şeyi görme ve idrakin mümkün olmaması, o şeyin görüntüden soyutlanması itibariyledir, ancak perdelerin kaldırılması ve mesafelerin katedilmesi durumunda görülebilir. Nitekim şâir şöyle der:

Sevgilinin yüzü güneş gibi ortada iken görünmez...

Onun görünmesi ancak ince bir bulut giyme siy le mümkün olabilir.

Diğer bir kısım müfessirlere göre ise ”kavrama" sözcüğü ”göz"le birlikte anıldığında ”normal görme" anlamına gelir. Buna göre ”gözlerimle gördüm" ile ”gözlerimle kavradım" arasında bir fark yoktur. Bu durumda bu âyetteki: ”Gözler O'nu kavrayamaz" cümlesinin yorumu: ”Gözler O'nu dünyada göremez" şeklinde olur. Kuşkusuz bu da mü'minlerin O'nu âhirette görmelerine engel değildir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'in başka bir âyetinde de şöyle buyurulmuştur: ”O gün Rablerine bakıp O'nu gören ve pırıl pırıl parlayan gözler vardır. ” (Kıyâme: 22-23)

Müslim ve Buhârî'nin naklettiği bir hadiste de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Sizler yüce Allah'ı, tıpkı ondördündeki ayı gördüğünüz gibi göreceksiniz. ”Kuşkusuz buradaki benzetme olayı iki şeyi birbirine, yani yüce Allah'ı aya benzetmek değil, görüntünün açıklığını vurgulamak içindir. Vurguyu belirtmek için iki görüntüyü birbirine benzetmektir.

Ayrıca yüce Allah'ı görmenin büyük bir ikram olduğuna işaret edilmiştir. Nitekim bu ikramın en büyüğü Miraç gecesi yüce makam sahibi Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e nasip olmuştur. Çünkü İbn Abbas'ın da naklettiğine göre o gece Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) yüce Allah'ı gözleriyle de görmüştür.

103 ﴿