107Allah tevhid inancı üzre olmalarını ve ortak koşmamalarını dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Bundan da anlaşılıyor ki, yüce Allah (celle celalühü) kâfirlerin imanını murad etmemiştir. Başka bir deyişle kâfirler imana yönelmedikleri ve küfürde ısrar ettikleri için yüce Allah onların iman etmelerini di içmemiştir. Yoksa bu, ”onların iman etme isteklerine rağmen yüce Allah onlara engel olmuştur" anlamında değildir. Biz seni onların üzerine amellerini koruyacak bir bekçi yapmadık. Ayrıca sen onlara vekil de değilsin. İşlerini yönetmek ve yararlarını gözetmek için kendileri tarafından böyle bir görevle de görevlendirilmedin. Farklı anlamlarda oldukları için burada ”hâfız - bekçi" ile ”vekil" beraber kullanılmıştır. Çünkü herhangi bir şeyin bekçisi, onu zarar verecek unsurlardan koruyan; herhangi bir şeyin vekili ise ona iyilik sağlamaya çalışan ve fayda temin etmek için uğraşan kimsedir. Sonuç olarak anlaşılıyor ki, kâfirlerin hakkı kabul etmemeleri köklü bir şakavetten kaynaklanmaktadır. Bu yüzden yüce Allah saadet ve hidayetlerini dilememiştir. Şakavetin başlıca göstergesi gözlerin donması, kalblerin kaskatı kesilmesi, dünya sevgisi ve uzun emel (tûl-i emel) taşınmasıdır. Saadetin belirtisi de Allah'ın sâlih kullarını sevip onlara yaklaşmak. Kur'an okumak, geceleri ibadetle geçirmek, âlimlerin sohbetinde bulunmak ve ince kalbli olmaktır. Buna göre kulun başlıca görevi, iyi ve sâlih amellere koşmaktır. Çünkü bu, saadetin belirtisidir. Bu konuda gevşeklik göstermek ve dünya konusunda sanki ölmeyeceknüş gibi uzun emel sahibi olmak ise şakavetin belirtisidir... Rivayet edildiğine göre âbidlerden birisi, rüyasında şeytanı göstermesi için Allah'a yalvarmış, Allah da rüyasında şeytanı ona göstermiş. Şeytanı gören âbid, onu dövmeye yeltenmiş. Ancak şeytan ona demiş ki: ”Sen yüz yıl yaşamayacak olsaydın ben seni yener alt ederdim...." Onun bu sözüne aklanan âbid, kendi kendine: ”Benim daha epey ömrüm var, dilediğim gibi yaşar, sonra tevbe ederim" demiş, kötü yola düşüp ibâdeti terketmiş ve helâka gitmiş. Bu hikâye de sana, uzun emel sahibi olmanın ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor. |
﴾ 107 ﴿