115Rabbinin sözü doğruluk ve adaletle tamamlandı. Anlattığı olaylar ve ortaya koyduğu hükümler bakımından Kuran, doğruluk ve adaletin doruk noktasındadır. Meselâ; Allah'ın varlığı ve birliği. O'nun sıfatları, vaad ve tehdid, ceza ve mükâfat, geçmiş miletlerin durumları, gaybî meseleler ve benzeri konularda yaptığı açıklamalarda en ufak bir şüphe yoktur. Namaz, oruç, zekât ve hac gibi yükümlülüklerle emir ya da yasaktan ibaret olan diğer şer'î sorumluluklar konusunda son derece adaletli hükümler ortaya koymuştur. O'nun sözlerini değiştirecek, daha doğru ve daha âdil hükümler ortaya koyacak hiç kimse yoktur. Şu halde Allah'tan başka bir hakemin aranması söz konusu olabilir mi? O, işitme ile ilgili her şeyi çok iyi işiten ve bilinmesi mümkün olan her şeyi çok iyi bilendir. Bu âyetten çıkarılacak sonuç şudur: Kuran. Allah'ın hükmü ve insanlar arasındaki üstün delilidir. Şu halde başkasının hakemliğine başvurulamaz. Çünkü böyle bir şeyi ancak kâfirler yapar. Ayrıca kul, kullukla ilgili yükümlülüklerden kurtulamaz. İlâhî tecellilerle manevî bir makama ulaşsa da dünyada bulunduğu sürece kulluğa ilişkin sorumlulukları devam eder. Başka bir deyişle, yükümlülük ve sorumluluklar ancak âhiret yurdunda kalkar. Bazılarının sandığı gibi dünyada bu sorumluluk kalkmaz. Kuşkusuz bu âyetin, nefsin dereceleri ve ıslahıyle ilgili bir yönü de vardır. Çünkü Allah'tan başka birisinin hakemliğine başvurmak, nefsin arzularından kaynaklanır. Şu halde nefsin ıslahı Allah'ın emirlerini benimsemek ve O'na teslim olmakla mümkün olur. Ayrıca zahirî, ya da batınî olarak Kuran ilminden nasibi olan kimse, kendi çapında Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vârisi sayılır. Anlatıldığına göre, bir gün Şa'bî'ye bir soru sorulur. Şa'bî ise: ”Bilmiyorum" der. Bunun üzerin soruyu soran kişi Şa'bî'ye der ki: ”Sen Iraklıların takibi olduğun halde bu soruya cevap verememekten utanmıyor musun?" Şa'bî ise şu karşılığı verir: ”Meleklerin: 'Seni tesbih ederiz. Bize öğrettiklerinin dışında hiçbir bilgimiz yoktur.' (Bakara: 32) diyerek, bilemediklerini itiraf etmekten çekinmedikleri bir hususta, ben niye utanayım ki?!..." |
﴾ 115 ﴿