119Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı zikredilenlerden yemiyorsunuz? Bunun sebebi nedir? Halbuki O size, bu sûrede yer alan ve: ”Ey Rasûlüm Muhammed! De ki: 'Bana vahyolunanlarda, yiyen bir kişinin yediği herhangi bir şeyin haram olduğuna dair bir hüküm bulamıyorum'“ (En'anı: 145) diye başlayan âyette yemeye mecbur kalmanızın dışında haram olan şeyleri geniş olarak açıklamıştır. Haram ve helâli birbirinden ayırmıştır. Zorunluluklar dışında, sürekli olarak haram ve yasak olan şeyleri sözkonusu âyette belirtmiştir. Doğrusu kâfirlerden birçokları heveslerine uyarak hiçbir ilme dayanmaksızın insanları doğru yoldan saptırırlar. Şanlı şeriattan alınmış hiçbir bilgiye başvurmaksızın, kendi kafalarına göre birtakım hükümler ileri sürerler; leşlerin helâl olduğunu iddia ederler ve sapık davranışlarıyla insanları yoldan, çıkarırlar. Muhakkak ki Rabbin, haddi tecavüz edenleri çok iyi bilir. Hakkı bırakıp batıla, helâli bırakıp harama yönelenleri çok iyi tanır. Kuşkusuz heveslerine uyan insanlar birkaç çeşittir. Meselâ. Kıble ehlinden olan Mutezile ve Şia gibi gruplar da Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'e muhalefet ederek Kuran ve sünneti kendi hevesleri doğrultusunda yorumladıkları için heveslerine uyan insanlar türündendir. Kâfirler ve müşriklerin insanları saptırdıkları gibi bunlar da insanları kendi heveslerine uydurmaya ve sağlıklı yoldan çıkarmaya çalışırlar. Öte yarıdan şer'-i şerife uygun olarak âyet ve hadislerden birtakım işaretler çıkarmak ise ”hevese uyma" sayılmaz. Aksine bu iş, doğrudan doğruya bir irfan ve fazilettir. Şu halde bu tür işaret sahiplerine uymak, kendi heveslerine uyan dalalet ehline uymaya benzemez. Çünkü gerçek işaret sahipleri, zan ve tahmine değil, kesin bilgi ve görgüye dayanırlar. Ayrıca dünya ehli de âhiret ehline kıyasla heves ehli sayılırlar. Çünkü evren bütünüyle bir bakıma hayalden ibarettir. Hayal peşinde koşan ise tanı anlamıyla akıllı adam sayılamaz. Behlül der ki: Günün birinde ben Basra sokaklarında gezerken ceviz ve bademlerle oynayan bir grup çocuğa rastladım. Onlara bakıp ağlayan bir çocuk dikkatimi çekti. Kendi kendime, herhalde diğer çocukların ellerinde bulunan şeylere sahip olamadığı için üzülüp ağlıyordur, diye düşündüm. Kendisine yaklaşıp: ”Yavrucuğum, niye ağlıyorsun? Ben sana ceviz ve badem satın alırım; sen de arkadaşlarınla oynarsın" dedim. Bunun üzerine çocuk bana bakıp: ”Behey geri zekâlı! Biz oyun için mi yaratılmışız?" dedi. Ben de: ”Peki yavrucuğum, öyleyse niçin yaratılmışız?" dedim. Çocuk dedi ki: ”Biz ilim ve ibadet için yaratılmışız." Bunun üzerine ben: ”Aferin tebrik ederim; bunu nereden öğrendin?" dedim. Çocuk: ”Ben bunu yüce Allah'ın: 'Sizi boşuna yarattığımızı ve huzurumuza çıkarılmayacağınızı mı sandınız?' (Mü'minûn: 115) sözünden öğrendim," dedi. Daha sonra ben kendi kendime: ”Vallahi bu çocuk benden daha akıllıdır ” dedim. |
﴾ 119 ﴿