7Yemin olsun ki, onlara yani peygamberlere: ”Senin bize öğrettiklerinden başka bizim bildiğimiz yoktur" dedikleri zaman, (olup bitenleri) tam bir bilgi ile yani iç ve dışlarını bilen olarak mutlaka anlatacağız. Çünkü Biz her halükârda (onlardan) uzak değiliz ki, onların işledikleri amellerinden ve hallerinden herhangi bir şey bize gizli kalsın. Bilmiş ol ki, peygamberler haşir gününde şöyle derler: ”Allahım, kurtar kurtar!" Ümmetleri hakkında çok korkarlar. İçleri, saptırıcı şüpheler ve seriate aykırı işlerle lekelenmeyen ihlâslı kimselere gelince, peygamberler onlara imrenirler. Kim o gün Allah'a ihlâslı, peygamberine (sallallahü aleyhi ve sellem) inanmış, şirkten ve Müslümanların kanlarını akıtmaktan uzak, Allah ve Rasûlü için öğüt verici, Allah ve Rasûlüne itaat edeni seven, Allah ve Rasûlüne isyan edene buğzeden kimse olarak kavuşursa, Rahman olan Allah'ın Arşı altında gölgelenir ve tasadan kurtulur. Rivayet edildiğine göre, Kinde krallarından birisi zevk ve eğlenceye çok düşkündü. Bir gün avlanmak için bineğine binip arkadaşlarından uzaklaştığında, topladığı ölü kemiklerini önüne koyarak, onları evirip çevirmekte olan bir adam görmüş. Kral adama: - Ne olduğunu bana anlatır mısın? Seni bu kötü duruma düşüren nedir? Adam: - Ben, uzun bir yolculuktayım. Yanımda, beni rahatsız eden iki görevli var. Beni, karınca yuvası gibi, dibi karanlık, kalması tiksindirici bir menzile itiyorlar: Toprak tabakaları altında helak olanlarla komşu olmaya zorluyorlar. Eğer darlığı ve korkunçluğuna rağmen bu menzilde bırakılsaydım, belânın da sonu gelirdi, sıkıntının da. Ama bundan sonra haşrin çığlığına itiliyorum. Sonra iki konaktan hangisine gitmem emrolunacak bilemiyorum. Sonu bu olan bir kimse, hangi şeyden lezzet alabilir? Kral, adamın söylediklerini duyunca, kendini attan aşağıya attı. Adamın önünde oturdu ve dedi ki: - Ey kişi! Sözün yaşama zevkimi bulandırdı, bütün kalbimi sardı. Konuşmana devam et. Bunun üzerine adam şöyle dedi: - Şu önümdekileri görmüyor musun? Bunlar, dünya malının kendilerini aldattığı; kalplerini istila edip onları öbür taraf için hazırlanmaktan alıkoyduğu kralların kemikleridir. Öyle ki, ecel onları ansızın yakalayıverdi; emeller peşine taktı; nimetin güzellikleri akıllarını başlarından aldı. Bu kemikler dağılıp tekrar bir araya gelecekler; yaptıklarının hesabı sorulduktan sonra ya nimet ve sükunet, ya da azap ve helak yerine gideceklerdir. Sonra o kişi ortadan kayboldu. Kral onun nereye gittiğini bilemedi. Arkadaşları kendisiyle karşılaştığında renginin değiştiğini, gözyaşlarını tutamadığını gördüler. Gece karanlığı çöktüğünde üzerinden krallık elbisesini çıkarıp, eski bir elbiseyle çıkıp gitti. Giderken şu mısraları söylüyordu: Refah içerisindeki zamanları bitirdi, Gece ve gündüzün gelip gidişi. Ey gecenin başlangıcında sürurla uyuyan, Seher vakti olaylar kapıyı çalar. Evveli hoş olan geceye güvenme. Nice gecelerin sonu ateşi tutuşturmuştur. İmam Zeynel Âbidin der ki: ”Dün bir meni iken yarın bir leş olacak kimsenin böbürlenip kibirlenmesine hayret ederim! Yarattıklarını gördüğü halde Allah'ın varlığı hakkında şüphe edene; birinci yaratılışı gördüğü hâlde, ikinci yaratılışı inkâr edene; ölümsüz âlemi terkedip de geçici âlem için çalışana büsbütün hayret ederim!" Akıllı insanın yapacağı iş, başına kaza gelmeden geçmişten ibret almak; ölüm gelip çatmadan hazırlığını yapmaktır. Zaman rüzgâr gibi geçmektedir. Zamanı tüketeceğiz de yeryüzünde bir tek kişi kalmayacak. Amel defterleri dürülecek, büyük-küçük, az-çok her şey apaçık ortaya çıkacak. Ne bahtsızdır yardımdan mahrum kalanlar! Ve ne bahtiyardır yardıma mazhar olanlar! |
﴾ 7 ﴿