84Onlardan ölen birinin namazını sakın kılma!.. Ey Rasûlüm Muhammed! Kesinlikle, ölen bir münafığın cenaze namazını kılma, ona duâ edip, bağışlanmasını isteme! Huzeyfe (radıyallahü anh), Hazret-i Peygamber'in sırdaşıydı. Bir gün Huzeyfe'ye: ”Sana bir sırrımı açacağım. Fakat bu sırrımı hiçbir kimseye açmayacaksın. Falanca kimselerin cenaze namazlarını kıldırmam yasaklandı" buyurdu. Daha sonra da, münafıklardan bir grubun isimlerini saydı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefatından sonra, Hazret-i Ömer devlet başkanı olmuştu. Münafıklardan olduğu talimin edilen birisi öldüğünde, Hazret-i Ömer Huzeyfe'nin elini tutar ve onu namaza çağırırdı. Huzeyfe namaza giderse, Hazret-i Ömer de namazım kıldırıldı. Elini bırakırsa, namazını kıldırmazdı. Kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah'ı ve Rasûlünü inkâr etmişler ve fâsık olarak ölmüşlerdir. Münafığın gömülmesi için, duâ, ya da ziyaret amacıyla onun kabri başında durma. Çünkü onlar, bütün hayatları boyunca, Allah'ı ve peygamberini inkâr etmişlerdir. Bu inkârlarından hiçbir suretle vazgeçmemişler, inkârlarında ısrarlı olmuşlar ve böylece de, sınırı aşmış bir şekilde ölmüşlerdir. Müslümanlardan biri ölüp defnedildiği zaman Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kabrinin başında bir müddet durur. Ona dua ederdi. İbn Abbas'tan şöyle rivayet edilmiştir: Münafıkların başkanı olan Abdullah b. Selûl, hastalığı zamanında Hazret-i Peygamber'i çağırmış, o da yanına gitmişti. Münafık olan bu zat Hazret-i Peygamberden, kendisine bağışlanması için dua etmesini, ölünce namazını kıldırmasını ve kabri başına gitmesini istedi. Daha sonra da, Hazret-i Peygamber'e birisini göndererek, gömleğini istedi. Niyeti, ölünce bu gömleğe sarılmaktı. Hazret-i Peygamber de iç elbiseleri üzerine giydiği ve bedenine değmeyen bir gömleğini gönderdi. Abdullah b. Selûl bu gömleği geri çevirdi ve bedenine değmiş olan iç gömleğini istedi. Bu durumu duyan Hazret-i Ömer: ”Ey Allah'ın Elçisi! Gömleğini bu pis kimse için mi veriyorsun?" dedi. Bu olaydan, Allah'ın düşmanı olan münafığın Hazret-i Peygamber'in eserinden bereket umduğunu anlıyoruz. Hazret-i Peygamber: ”Benim gömleğim, imanı olmayan kimseye fayda vermez" buyurmuştur. Ancak iman ve ameli varsa bununla teberrük edip bereketlenebilir. Nitekim Câbir (radıyallahü anh)'den rivayet edilen bir hadiste şöyle buyurmuştur: "Ölülerinizi, sâlih kimseler arasına gömünüz. Çünkü ölü, kötü komşulardan etkilenir. Tıpkı, sağ olanların etkilendiği gibi. ” Abdullah b. Enis (radıyallahü anh), Süfyân b. Halid el-Huzelî'yi öldürüp, cesedini Hazret-i Peygamber'in önüne koyunca Hazret-i Peygamber elindeki değneğini ona verdi ve: ”Cennette buna dayanırsın" dedi. Bu değnek kendisinde kalmış ve öldüğü zaman, bu değneği kendisiyle gömmelerini vasiyet etmişti. Nitekim Abdullah b. Enis vefat edince, vasiyeti üzerine, değneği de bedeniyle kefeni arasına koyarak defnetmişlerdir. Ma'mer b. Abdullah Hazret-i Peygamberin saçını tıraş etmiş ve saçının yarısını da Ebû Talha'ya vermişti. Geri kalan saçları ise, ashab arasında birer veya ikişer dağıtmıştı. Ashab bu saçları, feyiz almaları ve yardıma ulaşmaları için üzerlerinde taşırlardı. Münafıkların başkanı olan Abdullah b. Übey ölünce, iyi bir mü'min olan oğlu, Hazret-i Peygamber'e gidip, babasının cenazesine çağırdı. Hazret-i Peygamber de: ”Namazını kıl ve göm" dedi. Münafığın oğlu ise: ”Ey Allah’ın Elçisi! Babamın namazını sen kıldırmazsan, hiçbir müslüman onun namazını kılmaz. Ey Allah'ın Elçisi! Allah aşkına! Düşmanları sevindirecek şeyi bana yapma!" diye yalvardı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de, onu teselli etmek ve etrafındakileri gözetmiş olmak için davetini kabul etti. Tam kalkıp namaz kılacakları sırada, Hazret-i Ömer, namazın kılınmasına engel olmak için, peygamberle kıble arasına dikildi. Daha sonra da, bu münafık adamın sağlığında yapmış olduğu çirkinlikleri sayıp dökerek: ”Bu Allah düşmanının cenaze namazını nasıl kılarsın?" dedi. O zaman bu âyet indi ve Hazret-i Peygamber de namazı kıldırmaktan vazgeçti. Bu olay da, Hazret-i Ömer'in (radıyallahü anh) yüceliğini gösterir. Bunun gibi birçok yerde, onun görüşü doğrultusunda âyetlerin indiği bilinmektedir. Onun, dindeki mertebe ve derecesi çok yüceydi. Hazret-i Peygamber, Ömer hakkında şöyle buyurur: ”Sizden önceki milletlerin feraset sahibi kimseleri vardı. Bu millet içerisinde öyle birisi varsa, o da Ömer'dir. ” Hadiste ”feraset sahibi" diye tercüme edilen kelimenin aslı ”muhaddes" dir. Muhaddes, içinde bir mana doğan ve onu haber verendir. Buna feraset sahibi diyoruz. ”Feraset sahibi", ince fikirli, uzağı gören, görüş ve kanaatlerinde yanılma ihtimali bulunmayan ve söylediği tahakkuk eden kimse anlamına gelir. Sanki o, ”Mele-i A'lâ"dan konuşur. Bir beyitte Hazret-i Ömer'in faziletleri şöyle belirtilir: Onun öyle faziletleri vardır ki herkes bitir. Ancak gök yüzündeki ayı göremeyen bilmez. Bir başka rivayette ise bu âyet, Hazret-i Peygamber'in bu münafığın namazını kıldırmasından az bir zaman sonra inmiştir.' ' Bu âyetin inişinden sonra Hazret-i Peygamber, hiçbir münafığın cenaze namazım kıldırmamış ve kabrine de gitmemiştir. Hazret-i Peygamberin, gömleğini ona vermesi konusunda ise birkaç görüş ileri sürülmüştür. O görüşlerden birisi şudur: Bedir savaşında, Hazret-i Peygamber'in amcası Abbas esir düştüğü zaman, cüsseli bir adam olduğu için, kendisine giydirebilecekleri bir gömlek bulamamışlardı. İşte o zaman, münafıkların başkanı olan Abdullah, gömleğini Abbas'a giydirmişti. Hazret-i Peygamber de, Bedir savaşındaki iyiliğinin altında kalmamak için, o münafığa gömleğini vermişti. İkinci bir görüşe göreyse: ”isteyeni azarlama" (Duha: 9) emrinin gereğini yapmak için gömleğini vermiştir. Gömlek konusunda cimri davranıp onu göndermemek, cömertliği ihlal etmek anlamı taşıyacağından gönderilmiş olabilir. Bu konuda bir başka görüş de şöyledir. Belki de Allahü teâlâ Hazret-i Peygamber'e, gömleğini ona vermesi neticesinde, bin tane münafığın İslama gireceğini vahyetmiştir. Bunun üzerine, Hazret-i Peygamber de bunun üzerine gömleğini ona vermiştir. |
﴾ 84 ﴿