7Arş'ı su üzerinde iken... sözlükte ”arş," karyola ve taht gibi anlamlara gelir. Arşın Allah'a nisbet edilmesi, onun yaratılmış büyük bir varlık olduğuna işarettir. Arş, yaratılmış olan şeylerin en büyüğüdür. Mukâtil şöyle der: ”Allah Arşı dört köşeli yapmıştır. Her köşe arasında da sayısını ancak Allah'ın bildiği birçok yönler vardır. Bunlar gökteki yıldızlardan, yerdeki toprak zerrelerinden, ağaçlardaki yapraklardan daha çoktur. Arşın uzunluğunun ve genişliğinin sonu yoktur. Mahiyetini de ancak Allah bilir." İhtiyacı olmadığı halde, Allah'ın Arş'ı niçin yarattığı sorulacak olursa, buna çeşitli şekilde cevaplar verilir: Birincisi: Allah onu melekler için bir toplantı mahalli kılmıştır. Nitekim âyette şöyle buyrulmaktadır: ”Melekleri arzın etrafını çevirmiş olarak görürsün" (Zümer: 75) İkincisi: Allah bununla kudret ve azametini göstermek istemiştir. Nitekim Mukâtil şöyle demiştir: ”Gökler ve yer, kürsünün büyüklüğü yanında, çöle atılmış bir yüzük gibidir. Kürsi, gökler ve yer ise, Arş'ın büyüklüğü yanında yine çöle atılmış bir yüzük (halka) kadardır. Bütün bunlar ise Allah'ın azameti yanında dünyanın bir zerresi gibidir. Allah Arş'ı, yaratanın, yaratıktan daha büyük olduğu bilinsin diye yarattı." Burada geçen ”su" ise, (buz halindeki su değil,) normal sudur. Bu, Arş ile suyun birbirine bitişik olduğu manâsına değil, Allah'ın Arşı, kudretiyle yukarıda tuttuğu manâsına gelir. Asamm şöyle der: ”Bu tıpkı, yerle bitişik olmadığı halde, ”gök yerin üstündedir" demek gibidir." Asıl manâsı şudur: Yer ve gökler yaratılmadan önce Allah'ın arşı su üzerindeydi ve aralarında maddî bir engel yoktu. Maddî bir engel diyoruz, çünkü yerle gök arasında maddî bir engel vardır ki, o da havadır. Zaten maddî olmasaydı, ”engel" adını almazdı. Burada, Arş ve suyun, yer ve göklerden önce yaratıldığına delil vardır. Ebu's-Suud şöyle demiştir: ”Allah'ın Arşı, yer ve gökleri yaratmadan önce su üzerindeydi. İster aralarında boşluk olsun, isterse su üzerine konmuş olsun Arşın altında sudan başka bir şey yoktur. Burada, Arş'tan sonra ilk var olan şeyin su olduğuna değil, sadece Arş ve suyun, yer ve göklerden önce yaratıldığına işaret vardır." Hanginizin daha güzel amel edeceğinizi ortaya koymak için... Allah gökleri, yeri ve siz de içinde olmak üzere bu ikisinde bulunan bütün yaratıkları yarattı. Geçiminiz için, gerek olan her şeyi orada düzenledi, aralarına ibretler ve harika sanatlar yerleştirdi. Böylece bunlar, dinî istekleriniz konusunda sizin için deliller olur. Bütün bunları sizi imtihan etmek için yaptı. Allah'ın imtihan etmesi, bilmediği bir şey ortaya çıkarmak değil, yaptıklarınızın sonucunu size göstermek içindir. Böylece iyilik edenle kötülük eden ortaya çıkacak, yüce Allah da buna göre insanları mükâfatlandıracak veya cezalandıracaktır. Ayetteki ”amel" sözü, kalbin ve organların amellerini içine alır. Bundan dolayı seleften birisi bunu ”akılca hanginiz daha güzel, Allah'ın haramlarından daha çok çekinen, Allah itaate daha çabuk koşan" şeklinde açıklamıştır. Gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Göklerin direksiz olarak durması, Allah'ın kudreti sayesindedir. Onları bir yere dayanmaksızın tutacak başka bir güç yoktur. Göklerin de üzerinde Rahman olan Allah'ın Arş'ı vardır. Âyette göklerin çoğul şeklinde zikredilmesi yüksekliklerinin farklı olmasından dolayıdır. Çünkü gökler yedi kattır. Yedi kat semanın her katı arasındaki mesafe, rivayete göre beş yüz yıllıktır. Yer de, gökler gibi yedi tabakadır. Çünkü âyet-i kerime de ”yerden de bir o kadarını yaratan" (Talâk: 12) buyrulmaktadır. Yeryüzünün büyük kısmı sahra, dağ ve denizden oluşur. Ancak çok az bir kısmı mâmurdur. Gökler iki, yer iki, üzerindeki bitki hayvan ve diğer varlıklar da iki günde olmak üzere, göklerdeki ve yerdeki her şey altı günde yaratılmıştır. Nitekim Secde sûresinde bu şekilde belirtilmektedir. Altı günden maksat, bildiğimiz dünya günleridir. İlki pazar ve sonuncusu da cumadır. Örfe göre günler, güneşin dünya üzerinde kalış süresidir. Yer ve gök olmadığı takdirde böyle bir gün tasavvuru da olmaz. Yahut da bu günlerden maksat, âhiret günleridir ki; İbn Abbas'dan nakledildiğine göre her âhiret günü, bildiğimiz bin yıl gibidir. Allah dileseydi göz açıp kapayıncaya kadarlık bir süreden daha kısa bir zamanda yeri ve gökleri yaratabileceği halde, tedrici olarak yaratmasında, işleri sağlam ve kademe kademe yapmaya teşvik vardır. Ey Rasûlüm Muhammed! Kavmin olan Mekke halkına: 'Muhakkak siz, öldükten sonra, kıyamet gününde diriltileceksiniz' desen, inkarcılar: Dirilmekten bahseden 'bu Kur'an, sihirden başka, bir şey değildir,' yani o sihir gibi bâtıl bir şeydir. Zaten sihir de, yaldız, hayal ve boş bir şeydir derler. |
﴾ 7 ﴿