8

Yemin olsun ki, onların vâdedilen

azabını bir sayılı süreye kadar ertelesek, kâfirler:

'Onu alıkoyan nedir?' Bu azabın gelmesine hangi şey engel oldu

derler. Bu sözleriyle, alay etmeye çalışırlar.

Bilin ki, Bedir savaşında olduğu gibi

onlara azap geldiği gün, o azap

artık geri çevrilmez. Bu azabı onlardan uzaklaştıracak hiçbir şey yoktur. Mutlaka gelip çatacaktır.

Alaya aldıkları, alaylı bir şekilde çabuk gelmesini istedikleri

şey, yani o azap

onları çepe çevre kuşatacaktır.

Şüphesiz azabı gerektiren şey, alay ve yalanlamadır. İnsanlar Âhiret yolunda iki sınıftır. Birinci sınıf; iman ve sâlih amelle kendilerini Allah'ın azabından kurtaranlar, ikinci sınıf ise, arzulara uyup, sâlih amelleri terk ederek kendilerini helak edenlerdir. Kâfirler Allah'ın azabı ve gazabından çekinmezler. Sonuçta da dünya ve ahirette o azapla karşı karşıya gelirler.

Hadis-i kudsi'de şöyle buyrulmaktadır: ”İzzetim hakkı için, kulumda iki korku ve iki eminliği bir arada bulundurmam: Dünyada benden korkanı ahirette güvenli kılarım. Dünyada azabımdan korkmayanı ahirette korkuturum."

Birisi şöyle demiştir: ”Ne melek, ne peygamber, ne de sâlih bir kul olmak isterim. Bunlar kıyameti ve onun dehşetini görmeyecekler mi? Ben hiç yaratılmamış olmayı arzu ederim. Çünkü yaratılmamış olan kıyameti ve onun zorluklarını görmez."

Seriyyu s-Sakati şöyle demiştir: ”Rezil olmamak için, ülkemin dışındaki bir ülkede ölmek isterim." Arif kimsenin, ecel gelip çatmadan işini tedarik etmesi, günahından tevbe edip ısrardan vazgeçmesi gerekir.

Hadis-i şerifte şöyle buyruluyor: ”Hem günaha devam edip hem de tevbe eden kimse, Rabbiyle alay eden kimse gibidir. Sıkıntılara sabreden, gizli ve açık nimetlere şükür olarak sâlih ameller işleyen -sâlih amel, Allahü teâlâ 'nın rızâsına uygun amel demektir- müminler

böyle değildir. Hazret-i Ömer şöyle demiştir: ”Sabır ve şükür iki binektir. Hangisine binsen farketmez" Hazret-i Ömer bu sözüyle, sabır ve şükürden herbirinin insanı Allah'ın rızâsına ulaştıracağına işaret etmektedir.

İşte onlara bağış ve büyük bir mükâfat vardır. Bu güzel sıfatlarla sıfatlanmış olanlar için günahlardan bağışlanma ve güzel amellerinin karşılığı olarak büyük mükâfat vardır. Mükâfatın ”büyük" olarak nitelendirilmesi, onların sürekliliğinden, yükümlülüklerin kalkmasından, azaptan emin olmaktan, Allah'ın kendilerinden razı olmasından ve O'nun yüce cemalinin seyredilmesinden dolayıdır.

8 ﴿