113

Zulmedenlere meyletmeyin. Buradaki hitap, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve beraberindeki müminleredir. Yani kendilerinde zulüm bulunan kimselere en ufak bir eğilim göstermeyin.

Aksi halde size ateş dokunur. Bu meyil sebebiyle size cehennem ateşi dokunur. Kendisinden bir kerrecik zulüm meydana gelen kimseye meyil ateşe götürürse, zulmü kökleşmiş olana eğilim duymak, üstelik de tamamen meyletmek konusunda ne olacağını artık sen düşün!

Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sizi ateşten kurtaracak Allah'tan başka yardımcılarınız yoktur.

Sonra yardım da göremezsiniz. Buradaki: ”Sonra" kelimesi, zalimlere meyletmeleri sebebiyle azabı hak ettiklerinde Allah'ın onlara yardım etmesinin çok uzak olduğunu ifade eder. Sizin için, azap konusundaki kararı kesinleşmişse, artık Allah size yardım etmez.

Âyet, zulümden sakındırma konusunda akla gelebilecek en şiddetli âyettir. Bu âyeti okuyup, içindeki tehdidi gördüğü halde, zulümden ve zalimlere meyletmekten çekinmeyen, yardımcısız olarak azap edileceklerini düşünmeyen milletin hali ne kadar şaşırtıcıdır.

Kişi Kur'an'ı okur, dinde anlayış sahibi olur da, sonra elindeki dünyalığa tamah edip yaltaklanarak sultan kapısına giderse, attığı adımlar nisbetinde cehenneme dalar.

Şöyle rivayet edilmiştir: Yüce Allah, Yûşâ bin Nûn'a şöyle vahyetti: ”Senin kavminin hayırlılarından kırk bin, şerlilerinden altmış bin kişiyi helak edeceğim." Yûşa: ”Peki, hayırlıların kabahati nedir?" deyince, yüce Allah: ”Çünkü onlar Benim adıma öfkelenmediler. Şerlilerle beraber yeyip içtiler." Bundan da anlaşılıyor ki, zalimlere kızıp, Allah için onlara buğzetmek vaciptir. Kara ve deniziyle yeryüzünün bütün kesimlerinde fesat, kralların fesadıyla ortaya çıktı. Buna sebep de öncelikle âlimlerdir. Eğer kötü âlim ve hâkimler olmasaydı, kralların fesadı az olurdu. Daha da ötesi, eğer âlimler, her dönemde hakkı savunma ve zulmü yasaklama konusunda birleşip bütün gayretlerini harcasalardı, sultanlar fesada cesaret edemezlerdi. Böylece zulüm tamamen ortadan kalkardı.

113 ﴿