16

Ey Rasûlüm Muhammed! Müşriklere

de ki: 'Göklerin ve yerin Rabbi yaratanı, sahibi, işlerini idare edeni

kimdir?' Sonra onların bunu itiraf etmekten başka cevapları olamayacağı için, cevap olarak

de ki: 'Allah'tır.' Ardından onları ilzam için:

'O halde, O'nu bırakıp da, kendilerine bile bir fayda ve zarar veremeyen, kendileri için faydası olan bir şeyi elde etmeye ve zararı olan bir şeyi savmaya güç yet iremeyen

dostlar mı edindiniz?' de. Buna güç yetiremediklerine göre, başkalarına menfaat sağlamaktan ve onlardan zararı savmaktan daha da âcizdirler. Böyle birisine nasıl tapılır, ve dost edinilir? Bu, onların bilgisizliğini ortaya koymak, aptallık ve sapıklıklarına şahitlik etmektir. ”Dostlar mı edindiniz?" cümlesindeki soru edatı, onların yaptıklarının beğenilmediğini ifade manasında kullanılmıştır. ”Fa" harfi de, yaptıklarının yadırgandığını ifade içindir. Yani: ”Sizin göklerin ve yerin yaratıcısının ve sahibinin Allah olduğunu bilip ikrar etmenize rağmen, Allah'tan başka putlar edinmeniz, ne kadar şaşılacak şeydir," anlamındadır.

Yine de ki: 'Hiç körle gören bir olur mu? Yani iyilik açısından gözleri görmeyen bir kimseyle gören kimse eşit olmadığı gibi, Allah'ın azamet ve kudretini bilmeyen müşrik de, bunları bilen muvahhidle eşit değildir. Buradaki ”kör"den maksat, hakka karşı kör olup, batılı görendir. ”Gören ”den maksat da hakkı görüp bâtıla karşı gözü kapalı olandır.

Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu?' Bunlar eşit olmadığı gibi, şirk ve inkârla tevhid ve marifet de eşit değildir. Âyetteki, şirki ifade için kullanılan ”karanlık" kelimesi, şirkin çeşitli şekilleri olduğu için, çoğul kullanılmıştır. Bunlar, Hristiyanların şirki, Yahudilerin şirki, puta tapıcıların şirki ve mecusilerin şirkidir. Tevhid ise bunun aksine tektir.

Yoksa Allah'a, onun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da...

Bu cümledeki soru edatı da, inkâr içindir. Yani, ”Allah'ın yarattığı gibi yaratan ortaklar yoktur" demektir.

Bu yaratma kendilerince birbirine benzer mi göründü? Yani onların yaratması ve Allah'ın yaratması birbirine benzedi, karıştı da o kâfirler: ”Allah'ın yaratmaya gücü yettiği gibi, bunların da gücü yeter. Dolayısıyla, Allah'ın ibadete lâyık olduğu gibi, bunlar da lâyık mı dediler? Hayır durum öyle değildir. Onlar, yaratan Allah'ın güç yetirdiği şeylere gücü yetmeyen âcizleri ortak edindiler.

De ki: 'Allah, cisimlerden ve renkler vs. gibi arazlardan

her şeyi yaratandır. Allah'tan başka yaratıcı yok ki, ibâdette onu ortak etsinler!

O ulûhiyette birlenmesi gereken

tektir. Her şeye üstün gelen

karşı durulmaz bir güç sahibidir.' O halde,-onun yardımcıları ve ortakları olduğu vehmine nasıl kapılıyorlar?

16 ﴿