22Onlar, riya ve gösterişle yaratıkları hoşnut etmeye bakmadan, sırf Rablerinin rızâsını isteyerek nefislerinin hoşlanmadığı çeşitli musibetlere ve kendilerine teklif edilen zor şeyler hususunda arzularına muhalefet ederek sabredenler... Bir kudsî hadiste, şöyle buyurulmaktadır: ”Kulumu iki sevgilisi -yani gözleri- ile imtihan ettiğimde sabrederse, onlara karşdık cenneti veririm." (8) Rivayete göre Şakik b. İbrahim el-Belhî kendini tanıtmadan Abdullah b. Mübarek'in yanına girdi. Bunun üzerine Abdullah: ”Nereden geldin?" diye sordu. Şakik: ”Belh'ten" dedi. Sonra aralarında şu konuşma geçti: ”Şakik'i tanır mısın?" dedi. Şakik: ”Evet" dedi. Abdullah: ”Onun arkadaşları nasıl bir yol izlerler?" diye sordu. Şakik: ”Mahrum bırakıldıklarında sabrederler, kendilerine verildiğinde şükrederler." dedi. Abdullah: ”Bizim köpeklerimiz de böyle yapar." dedi. Bunun üzerine Şakik: ”Öyleyse nasıl olmalı?" diye sordu. Abdullah b. Mübarek bu soruya: ”Kâmil olanlar, mahrum bırakıldıklarında şükreden, kendilerine verildiğinde dağıtanlardır." diye cevap verdi. Farz namazı kılanlar, yani namaza devam edenler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan. Allah yolunda harcamaları vacib olan kısmını - ki bundan maksat zekâttır. Nitekim onun kardeşi olan namazla birlikte anılması buna işaret eder- gizli çünkü gizli vermek daha sevaptır ve açık, yani gizli ve açık vakitlerde veya gizli ve açık olarak vermekle Allah yolunda harcayanlar... Nafileleri gizli, farzları ise açık şekilde yapmak daha faziletlidir. Fakir oldukları takdirde, ana babaya vermek de, farz olan intaktandır. Âyette yüce Allah, kendi yolunda harcamayı kullara, rızık vermeyi ise kendi zâtına nisbet etmiştir. Bu onların, Allah'ın verdiği şeyde güvenilir kimseler ve vekiller olduğuna dikkat çekmek içindir. Çünkü vekil, tasarrufta, kendi adına değil, başkası adına tasarruf ederken, kendi arzularının veya yaratıkların tarafını değil, müvekkilin tarafını göz önünde bulundurması gerekir. Nitekim: ”Kim teşekkür veya övgü bekleyerek bir şey yaparsa, o cömert değil satıcıdır" denmiştir. Çünkü o, malına karşılık övgüyü satın almıştır. Cömertlik, hiçbir karşılık olmadan vermektir. Kötülüğü iyilikle savanlardır. Yani kötülüğü ihsanla, zulmü bağışla, mahrumiyeti vermekle aşanlardır. Ya da anlam: ”Kötülüğün peşinden iyilik yapıp onu yok edenlerdir," şeklinde anlaşılmalıdır. İbn Kayşan, âyetin bu cümlesini: ”Günah işledikleri zaman tevbe edenler" şeklinde yorumlamıştır. Buna göre iyilikten maksat tevbe, kötülükten maksat da günahlardır. Abdullah b. Mübarek, bu âyetlerde anlatılan sekiz özelliğin, cennetin sekiz kapısına götüren yollar olduğunu, söyler. İşte, dünya yurdunun iyi sonu ve dünya ehlinin döneceği iyi yer, sadece onlarındır. |
﴾ 22 ﴿