110De ki : 'Ben, sadece sizin gibi bir beşerim. Ey Rasülüm Muhammed! De ki : ”Ben de şekil olarak sizin gibi insanım. Bazı beşerî vasıflarda sizinle aynı seviyedeyim. Ancak bana, ilâhınızın sadece bir tek ilâh olduğu valley ediliyor. Ancak bana, Rabbim tarafından, ilâhınızın sadece bir tek ilâh olduğu ve ulûhi yetin sadece O'na ait olduğu vahyed iliyor. O'nun zatında hiçbir ortağı ve sıfatında benzeri yoktur. Yani ben, bir beşer olduğumu itiraf ediyorum. Ancak Allahu teâlâ sizin içinizden bana, nübüvvet ve risalet ihsan etti. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa... Kavuşmaktan kasıt, Rabbin ikramına ulaşmaktır. Kim Allah'ın ikramını elde etmek isterse, ve onu gönneyi dilerse iyi iş yapsın. İşte her kim, bu yüce makamı elde etmeyi arzu ediyorsa, Allah'a sunulabilecek amelleri işlesin. Zünnûn şöyle der : ”Sâlih amel, riyadan alındırılmış olan ameldir." Ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.' Rabbine ibadette riyakârların yaptığı gibi ne açık ne de kapalı hiçbir şirk karıştırmasın. İbni Abbas (radıyallahü anh) şöyle der : ”Riyakâr, yaptığı işten dolayı kendisini övmelerini isteyen kişidir." Hasan da şunu söyler: ”Bu âyet, yaptığı amelle Allahı ve insanları isteyerek şirke girenler hakkındadır." Rivayet edilir ki : Cündüb b. Züheyr Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şöyle der : ”Ben. Allah rızası için bir amel işliyorum. Fakat bunu insanlardan birisi duyduğunda zevk alıyorum." Bu söz üzerine Hazret-i Peygamber: ”Allahu teâlâ, kendi rızasını kazanmak için ve ihlâsla yapılandan başkasını kabul etmez" buyurdu. Bu âyet de Hazret-i Peygamberi tasdik için nazil olmuştur. Bu hal niyete bağlıdır. Allah'tan başkasını terkeden bâzı hâlis Müslümanların yaptıkları gibi kendisine uyulması için bilinmesine sevinirse, bunda sakınca yok. Fakat sadece kendisini övsünler diye bazı şeyler yaparsa, nam için yaparsa, kendisini anmaları için yaparsa, işte bütün bunlar sadece gösteriş ve şirktir. Kendisine uyan kimse de, amelinin boşa gitmesinden korkar ve sakınır. Abdullah b. Galip, sabah olduğunda şöyle derails : ”Dün Allah bana hayır ihsan etti. Şunu okudum, şöyle namaz kıldım." Kendisine, ”Bunları senin gibi bir söyleyen daha var mı?" diye sorduklarında o: ”Rabbinin nimetini an." (Duhâ: 11) âyetini okuyarak: ”Siz Allah'ın nimetini söylemeyin diyorsunuz" diye cevap vermiştir. İşte bu misalde olduğu gibi, bir lütfün belirtilmesi ve kendisinin örnek alınması için söylenirse, sakıncalı değildir. Ancak, kendisinin fitneye düşmesinden emin olmalıdır. Kendisini gizlemek ise, en iyi olanıdır. Eğer o gösteriş ve riya ehline benzemek için yaparsa kendisine gösterişi yeterlidir. Bu âyet, ilim ve amelin özetini kapsar. Onlar da, tevhid ve amelde ihlâstır. Bahru'l-Ulûm’da şunlar anlatılır: Riyanın (gösteriş) anlamı nedir diye sorarsanız, ”Allah'tan başkası için amel etmektir" deriz. Bunun delili ise, Hazret-i Peygamberin şu sözüdür : ”Ümmetim hakkında korktuğum en korkunç şey, onların Allah'a şirk koşmalarıdır. Ben onların; güneşe, aya, ağaca ve puta tapındıklarını söylemiyorum. Fakat Allah'tan başkasına amel ederler." Bir başka hadiste de şöyle buyurulur : ”Allahu teâlâ kıyamet gününde, yani kendisinde şüphe olmayan o günde, eskileri ve yenileri bir araya topladığında, birisi söyle seslenir: Allah için yapılması gereken bir ameli, O'ndan başkası için yapan kimse varsa, yaptığı amelinin karşılığını Allah 'tan başkasından alsın! Çünkü Allah, kendisine şirk koşulanlardan, şirke en ihtiyaçsız olanıdır: ” KEHF SÛRESİNİN FAZİLETİ HAKKINDAKİ HADİSLER: 1) Ebû'd-Derdâ (radıyallahü anh), Hazret-i Peygamberin şöyle dediğini rivayet eder : ”Kehf Sûresi'nin ilk on âyetini ezberleyen, Deccâl'dan korunmuş olur." (Müslim) 2) Nesâî'nin rivayeti de şöyledir : ”Kehf Suresi'rıin son on âyetini okuyan, Deccâl fitnesinden korunmuş olur." Ey Allah'ım! Bizi hevâ ve hevesin sapıtmasından, Mesih Deccal'ın fitnesinden koru. Rahmetini umarız ey Rahmet sahibi Allah'ım! Efendimiz Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, onun âl ve ashabına salât ve selâm ederiz. El-hamdü-lillahi Rabbil-âlemin. |
﴾ 110 ﴿