67'Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yuh olsun! Yani, Allah'tan başkalarına tapmanız ne kötü, ne çirkin bir şeydir, demektir. Hazret-i İbrahim’in, onların apaçık batılda ısrar etmelerine canı sıkılınca bu sözü söylemiştir. ”Üf, insanın canı sıkıldığı zaman söylenen ve ”canım sıkılıyor" anlamında isim-fiildir. Siz aklınızı başınıza almayacak mısınız?' Çıldırdınız mı, yaptığınız şeyin çirkinliğini bilmiyor musunuz? İbni Atfı şöyle der: ”Allahü teâlâ kullarını kendisine çağırdı ve 'Allah'ı bırakıp da size hiçbir şeyle yarar ve zarar veremeyecek şeylere mi tapıyorsunuz? Hem size, hem de Allah'tan başka taptıklarınıza yuh olsun! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız' sözüyle onların alâkalarını kendisinin dışında olanlardan kesmiştir. Senin gibi âciz birisine nasıl itimat ediyorsun? Dönüş, kendisine olan, zarar ve yarar kendi elinde bulunana it im ad etmiyorsun." Hamdûn el-Gassâr da şöyle der: ”Yaratığın, yaratıktan yardım istemesi, hapiste olan birinin yine hapiste olan birinden yardım istemesi gibidir." Büyüklerden biri de şöyle demiştir: ”Senin Allah'tan başkasından istemen, O'ndan uzak olduğundandır. Çünkü sen kalbinle O'nunla beraber olsaydın, O'ndan başkasına herhangi bir yöneliş olmazdı. Allah'tan başka her şey bâtıla dalış ve eğlencedir. Böyle şeylere sarılmak yalandır. Bu sebeple her şeyi bir tarafa bırak ve Allah'a sarıl ki, O'nu, her sıkıntıda yardımcı ve imdada yetişiri bulasın." Rivayet edilir ki: ”Habib Acemi'nin karısı, ısrarla kocası Habib Acemiye rızıklarının bollaşması için ücretle bir işte çalışmasını söyler. Habib Acemî, evinden çıkarak bir yerde geceye kadar ibadet eder. Yanında bir şey olmadığı halde evine döner. Karısı kendisine sorunca der ki: 'Değerli bir kimsenin işinde çalıştım ve ücret istemekten utandım.' Aradan üç gün geçince karısı Habib Acemî'ye: 'Artık ücretini iste ya da başka yerde çalış, yoksa beni boşa' der. Bunun üzerine Habib Acemi, evinden çıkar, yine akşama kadar Rabbi ne ibâdet eder. Evine döndüğü zaman yemek kokusu bulur. Karısını da sevinçli görür. Karısı der ki: işinde çalıştığın kimse bize çok şeylerle birlikte bir kese altın gönderdi.' Bu durum karşısında Habib, ağlamaya başlar ve şöyle der: 'O kerîm olan Allah'tan gelmiştir.' Kadın bunu duyunca tevbe eder ve bir daha böyle bir şey yapmamaya da yemin eder." Bu hikâyede birçok faydalar vardır: Bunlardan biri, ücretle çalışmak meşru olsa da, ancak Habib, Allah'a ibadet ve taatı seçmiş, Allah da ona istediğini vermiştir. Nitekim Hadis-i Kudsîde de şöyle buyurdu: ”Kimi, beni zikretmesi benden bir şey istemekten kendisini meşgul eder alıkoy ar sa, ona isteyenlere verdiğimin en iyisini, en üstününü veririm. ” (14) Bunlardan biri de sabrın, bir müddet sonra olsa da selâmete iletici oluşudur. Bu sebeple sabretmek ve sabırsızlığı terketmek lâzımdır. Onlardan biri de o kadın, durumu anlayarak hemen Allah'a tevbe etmiş, kanaati seçmiş, ibadet ve taata kendisini yöneltmiştir. Çünkü delil ve işareti gördükten sonra kim Allah'tan yüz çevirirse şüphesiz ki kendisine hiyanet ve ihanet etmiş olur. Görmez misin ki, İbrahim (aleyhisselâm)’in kavmi gerçekleri gördükleri halde küfürde ısrara, ağaçtan ve taştan yapılmış putlara ibadet etmeye döndüler. Bu sebeple de Allah, onları helak etti. |
﴾ 67 ﴿