2İnsanlar, davalarında imtihandan geçirilmeden, sadece: 'İman ettik' demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar? Yani, herhangi bir deneme ve sınama olmadan sırf, ”Allah'a inandık" demeleriyle kendi hallerine terkedileceklerini mi sandılar? Halbuki Allahü teâlâ, samimi olanı münafıktan, dinde sebat edeni tereddüt içinde olandan ayırmak ve gerçek anlamda iman edenlerin sabretmelerine karşılık üstün dereceler kazanmaları için hicret etmek, cihad etmek, nefsin yersiz isteklerine karşı koymak, cana ve mala gelen çeşitli felâketler gibi zor sorumluluklarla onları sınar. Âyet-i kerime, Mekke'de bulunan ve Müslüman olmalarından dolayı Kureyş kâfirlerinin eziyet ve işkence ettiği mü'min topluluk hakkında inmiştir. Bu inanmış zümrenin, eziyet ve işkenceden dolayı canlan sıkılıyordu. Bunun üzerine Allahü teâlâ onları bu âyetle teselli etmiştir. İbn Atıyye şöyle demiştir: ”Bu âyet, her ne kadar söz konusu grup hakkında inmiş ise de bu anlamı da Rasûlüm Muhammed Ümmeti hakkında hâlâ geçerli olup hükmü sonsuza kadar kalıcıdır." |
﴾ 2 ﴿