44

Allah, gökleri ve yeri hak olarak hakkı gerçekleştirerek, hikmetleri ve menfaatleri gözeterek; ya da hakka bağlı, din ve dünya ile ilgili faydaları izleyerek

yarattı. Çünkü gökler ve yer insanların yaşamaları ile ilgili her şeyi içermekle birlikte Allah'ın birliğine, kudretinin ve diğer sıfatlarının büyüklüğüne işaret eden delillerdir.

Şüphesiz bunda, göklerin ve yerin yaratılmasında

inananlar için O'nun işlerini vurgulayan

bir alâmet vardır.

Âyet-i Kerime’de bizzat mü'minler dile getirilmiştir. Çünkü bu mesajdan yararlananlar onlardır.

Şu halde akıllı kişinin, Allah'ın marifet denizinden inci çıkarabilmesi için O'nun rahmetinin etkilerini ve eşsiz sanatını düşünüp taşınması gerekir.

Hikâye edildiğine göre bir adam domuzlan böceğini görmüş ve şöyle demiştir: ”Allahü teâlâ'nın bu böceği yaratmaktaki dileği nedir? Şekli mi güzel, yoksa kokusu mu güzel?" Allahü teâlâ da o kişiyi, doktorların tedaviden aciz kaldığı bir yaraya maruz bırakmış, derken birgün yolda bağırıp duran bir doktorun sesini işitmiş ve şöyle demiştir: ”O doktoru bana getirin, durumuma baksın." Oradakiler: ”Yolda bağırıp duranı ne yapacaksın? Halbuki mütehassıs doktorlar seni tedavi etmekten âciz kalmıştır." Adam: ”Ona benim ihtiyacım vardır," demiştir. Doktoru getirip yarasını görünce domuzlan böceğini istemiş ve orada bulunanlar da bu duruma gülmüşlerdir. Bunun üzerine hasta, daha önce söylemiş olduğu sözü hatırladı ve: ”İstenen böceği getirin. Adam işin gerçeğini anlamıştır." dedi.

Sözü edilen böcek getirilerek yakılmış ve külü adamın yarası üzerine konmuş; Allahü teâlâ'nın izniyle yara iyileşmiştir. Bunun üzerine adam oradakilere: ”Şüphesiz Allah yaratıkların en değersizinin ilaçların en iyisi olduğunu bana bildirmek istemiştir."

Bu hikâye ”ayatü'l-hayevân" isimli kitapta nakledilmiştir.

Allahü teâlâ'nın hiçbir şeyi anlamsız yaratmadığı, aksine bütün yaratıkları belli bir gaye ve maksat için varettiği ortaya çıkmıştır. Bu hususu, insanın bilmesi ile bilmemesi arasında fark yoktur. Buna göre mü'mine yakışan, tefekküre dalması ve bu durumdan, basiret sahibi kişiler gibi eşyayı mahiyetine uygun olarak görebilecek dereceye yükselmesidir.

Bazıları şöyle demişlerdir: ”Müşahade cihadın ürünüdür."

44 ﴿