45

Ey Rasûlüm Muhammed!

Sana vahyedilen, indirilen

kitab'ı, Kur'an'ı okumakla Allah'a yaklaşmak, manalarını ve hakikatlerini hatırlamak, insanlara hatırlatmak ve onları Kur'an'ın hükümlerine ve ahlâk kurallarına göre hareket etmeye sevketmek için

oku.

Rivayet edildiğine göre Hazret-i Ömer'e bir hırsız getirilmiş, o da elinin kesilmesini emretmiştir. Hırsız, hükümleri bilmediğinden dolayı Hazret-i Ömer'e: ”Elimi ne diye kesiyorsun?" diye sormuş. Hazret-i Ömer: ”Allahü teâlâ, Kitabinda emretmesinden dolayı," demiştir. Hırsız: ”O, emri bana oku," deyince Hazret-i Ömer eûzü-besmele çekerek: ”Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan (başkasına) bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah, izzet ve hikmet sahihidir." (Maide: 38) mealindeki âyeti okudu. Bunun üzerine hırsız: ”Allah'a yemin olsun ki, ben onu işitmedim. Eğer onu işitseydim hırsızlık yapmazdım," demişse de Hazret-i Ömer özrünü kabul etmeyerek elinin kesilmesini emretmiştir.

Hazret-i Ömer, insanların Kur'an dinlemelerini sağlamak üzere teravih namazının cemaatle kılınmasını istemiştir.

Ve namazı dosdoğru kıl, ona devam et.

Şüphesiz şartlarına uyularak kılınan

namaz, hayasızlıktan fenalıklardan

ve kötülükten alıkor.

"Münker": Kur'an ve sünnete göre, -söz olsun, hareket olsun- hoş görülmeyen şeydir. Bunun karşıtına ise ”ma'rûf denir.

Nitekim rivayet edilmiştir ki, ensardan bir genç beş vakit namazı Hazret-i Peygamber'le birlikte kılıyordu ama her türlü kötülük de yapıyordu. Durum Hazret-i Peygambere iletilince: ”Şüphesiz namazı onu kötülüklerden alıkor" buyurmuştur. Hakikaten bu genç, çok geçmeden tevbe etmiş; durumu düzelerek zâfıid ashabın içinde yer almıştır.

Öte yandan kaydedildiğine göre, Hazret-i İsa (aleyhisselâm): ”Allahü teâlâ şöyle buyuruyor: 'Kulum Benden farzlar sayesinde kurtulur ve nafile ibadetlerle de Bana yaklaşır,'" demiştir.

Allah'ı anmak, elbette en büyük (ibadet)tir. Yani namaz, diğer ibadetlerden daha büyüktür. Allahü teâlâ: ”...Hemen Allah'ı anmaya gidin ve alışverişi bırakın..." (Cum'a: 9) âyetinde buyurduğu gibi, sözü edilen âyet-i kerime’de de namazı ”zikir (anma)" diye ifade etmiştir. Bu ifade ile namazda ver alan Allah'ı anmak, kötülüklerden alıkoymada ve iyiliklere üstün tutulmasında esas teşkil ettiği içindir. Ya da buradaki zikirden maksat Allah'ı anmaktır. Buna göre mana şöyle olur: Allah'ı anmak, ibadetlerin en üstünüdür. Çünkü söz konusu anmanın mükâfatı yine anmaktır. Nitekim Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur: ”Siz Beni (taat ve ibadetle) anın ki Ben de sizi anayım..." (Bakara: 152) Peygamber efendimiz (sallalahü aleyhi ve sellem) de şöyle buyurmuştur: ”Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: Ben, kulumun beni zannettiği gibiyim. O, Beni andığı zaman onunla birlikteyim. Beni kendi başına anarsa Ben de onu kendi başıma anarım. Şayet Beni bir topluluk içinde anarsa Ben de onu, Beni andığı topluluktan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım."

Allah yapmakta olduğunuzu Allah'ı anmanızı ve diğer ibadetlerinizi

bilir. O'na hiçbir şey gizli kalmaz ve ibadetlerinizden dolayı sizi en güzel şekilde mükâfatlandırır. Kendi yaptıklarım, Allahü teâlâ'nın yakınen bildiğini bilen bir kimse, günah ve kötülüklerden sakınarak sırları ve gizlilikleri bilen Allah'a yönelir.

45 ﴿