9

Bu, Allah'ın bir vaadidir ve gerçektir. Yani Allah, nimet cennetlerini gerçek bir vaad olarak onlara vaadetmiştir.

O, azizdir, hiç bir şey O'na galip gelemez ve dolayısıyla vaadini yerine getirmeye, ya da azabını tahakkuk ettirmeye kimse engel olamaz;

hikmet sahibidir. Bu sebeple O, ancak hikmetin ve maslahatın gereğini yapar.

Musikî İle İlgili Hükümler

Bazı Müfessirler, geçen âyetteki ”Lehve'l-hadîs" den maksadın müzik olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu durumda âyetin anlamı, ”şarkıcı kadını satın alan" demek olmaktadır. Bu sebeple İman Malik: ”Bir kimse bir cariye satın alıp da şarkıcı olduğunu farkettiği zaman bu kusuru dolayısıyla onu geri verebilir," demiştir.

Fıkıh kitaplarında şöyle denilmiştir: ”Halka şarkı söyleyen bir erkek, günah işlemek üzere, insanların bir araya gelmesine sebep olduğundan şahitliği kabul edilmez. Çünkü bu gibi kimseler yalandan kaçınmaz. Fakat, yalnızlığı gidermek ve üzüntüyü yok etmek üzere kendi başına şarkı söyleyenin şahitliği kabul edilir. Bundan dolayı onun güvenilir olma özelliği yok olmaz."

Öte yandan, halka olsun, olmasın şarkıcı bir kadının şahitliği kabul edilmez. Çünkü onun, sesini yükseltmesi haramdır. Hazret-i Peygamber, kadının sesli olarak şarkı söylemesini yasakladığı için böyle bir kadın adalet derecesinden düşer, şahitliği kabul edilmez. Haclis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: ”Şarkıcı kadınlara şarkı öğretmek, onları satmak ve satın almak helâl değildir; onların bedeli de haramdır.""'' Yine Hazret-i Peygamber, köpeğin ücretini ve çalgı âleti yapmaktan elde edilen kazancı yasaklamıştır.

Mekhul ise şöyle demiştir: ”Kim, şarkı söylemek ve dans yapmak üzere dansöz bir cariyeyi satın alarak yanında tutar ve ölünceye kadar bu işi sürdürürse o kişinin cenaze namazını kılmam. Nitekim Allah (celle celalühü), ”insanlardan öyleleri var ki..." (Lokman: 6) diye buyurmaktadır.

Diğer taraftan bir hadis-i şerifte Hazret-i Peygamber (sallalahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Şüphesiz Allah, beni hidayet rehberi ve âlemlere rahmet olarak göndermiş ve bana, tanbur, ud ve ney gibi çalgı âletlerini, çengi ve cahil iye işlerini ortadan kaldırmayı emretmiştir. Rabbim, yüceliğine yemin ederek şöyle buyurmuştur: ”Kullarımdan biri kasden içkiden bir yudum içerse kıyamet günü ona o kadar irin içiririm. Bu kul, ister bağışlanan, isterse azap gören olsun. Fakat Benden korkarak o yudumu terkederse kıyamet günü ona mukaddes havuzdan içiririm." Ve yine haclis-i şerifte Rasûlüllah: ”Çalgı âletlerini kırmak ve domuzları öldürmek (yani onları yasaklamak üzere gönderildim" buyurmuştur.

Diğer taraftan İbn Kemal şöyle demiştir: ”Mezamir" kelimesinden maksat, aslında boru vb. gibi kendisine üflenen âletlerin isimleri ise de genel olarak bütün müzik âletleridir. Hadis-i Şerifteki ”kırma" ifadesi, gerçek anlamda değil, nehyi pekiştirmek içindir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: ”Kulaklarını şarkı-türkü ile dolduran kişiye kıyamet günü ruhanîlerin sesini dinlemek için müsaade verilmez." Bunun üzerine kendisine şöyle sorulmuştur: ”Ey Allah'ın elçisi! Ruhanîler kimdir?" Rasûlüllah şöyle cevap vermiştir: ”Cennetliklerin okuyucularıdır." Yani melekler, iri gözlü huriler ve diğerleri.

Müfessirler şöyle demişlerdir: '"el-Vesîf isimli tefsirde geçtiği gibi âyetteki 'satın alma' kelimesi genel olarak değiştirme ve tercih etme olarak yorumlanıyorsa da eğlence, oyun ve çalgı âletlerini Kur'ân'a tercih eden herkes, bu âyetin kapsamı içine girmektedir."

"en-Nisâb" isimli eserde müellif şöyle demiştir: ”İslâm idaresi altında bulunan gayrı müslimlerin çalgı âletlerini alenen satmaları ve açıkça müzik çalmaları yasaklanır."

Bil ki Kur'an, sözlerin en doğrusu ve en tatlısı; onu dinlemek ve ona kulak vermek de Allah'tan rahmeti cezbeden unsurlardan olduğuna göre onu güzel sesle okumak müstehabtır. Çünkü bu tarz okuyuş, kalbin yumuşamasına ve korkunun harekete geçmesine vesiledir. ”Fethu'i-Karîb" isimli eserde olduğu gibi, İınam-ı Azam da aynı görüştedir. Ancak gelişi güzel uzatma ile kıraat sınırını aşmamak lâzımdır. Şayet okuyucu yanlış okur; bir harf ilâve eder, ya da bir harf eksiltirse bu okuyuş haram olur.

Bunun yanında tanbur, ud ve diğer çalgı âletlerini dinlemenin haram olması konusunda farklı bir görüş yoktur. Fakat bazı âlimler şöyle demişlerdir: ”Oyun için olan çalgı âletlerinin haram oluşu, tıpkı içki ve zinanın haram oluşu gibi bizzat bu âletlerin kendisi değil, kullananlar için haramdır. Bu sebeple âlimler, gerek cihad için ve gerekse hac yolunda davulun çalınmasını bundan istisna etmişlerdir. Şayet davul, eğlence ve oyun için kullanılırsa haram olur. Eğlenceden uzak olunca haram olmaktan çıkar.

"Avârifi'l-Mearif" isimli eserde müellif şöyle demiştir: ”Def ve saza gelince, -her ne kadar Şafiî mezhebinde bu ikisi hakkında bir tolerans var ise de- onları terketmek, ihtiyatla hareket etmek ve ihtilaflı şeylerden uzak durmak daha uygundur."

Özellikle defin etrafında zil vb. olduğu zaman, ”el-Büstân" isimli eserde geçtiği gibi ittifakla mekruh olur. İhtilâf ise sadece makam ve nağmelerle okunan şiiri dinleme konusundadır. Şayet şiir, kadınları dile getirme, insanın vücut hatları ve belli uvuzlarının özellikleri konusunda olursa, nefsi ve şehveti harekete geçirdiğinden dolayı dindar kesimin bu amaçla bir araya gelmesi doğru değildir. Hele bu şiir, eğlence ve müzikle uğraşanlarla fesatçıların cemiyetlerinin alışageldikleri şekilde şarkı söyleme metoduyla söylenirse hiç yakışmaz.

Müzik, ”el-eşbâh" isimler eserde felsefe, göz-boyacılık, astroloji, falcılık vb. gibi haram kılınan ilimlere dahil edilmiştir.

9 ﴿