12

Yemin olun ki Biz Lokman'a hikmet verdik. Çoğu âlimlere göre Lokman, hikmet sahibi, tıp ilmine ve gerçek hikmete malik biriydi. Ondan nakledilen bazı hikmetli sözler şunlardır: ”Namazda iken kalbini koru, yemek esnasında boğazına dikkat et. Başkasının evinde olunca gözünü kolla ve insanlar arasında iken diline sahip çık. İki şeyi hatırla, iki şeyi de unut. Hatırlaman gereken iki şey; Allah ve ölümdür. Unutman gereken iki şey ise: başkasına iyilikte bulunman ve başkasının sana kötülük etmesidir."

Lokmanın teninin siyah olması, hikmet sahibi olduğunu, peygamber olmadığını kuvvetlendirmektedir. Çünkü Allahü teâlâ, ancak şekli güzel ve sesi hoş olan kimseyi peygamber göndermiştir.

Bazı âlimler şöyle demişlerdir: ”Lokman peygamber değildi. Fakat o, çok düşünen ve derinlemesine bilgisi olan bir kuldu. O, Allah'ı; Allah da onu sevmiş ve ona hikmeti lütfetmiştir. Hikmet; dille doğruya isabet, kalp ile fikrî isabet ve organlarla hareket isabetidir. Konuşunca hikmetli söz söyler; düşününce hikmetli düşünür ve hareket edince de hikmetle hareket eder."

Nitekim İmanı Râgıb şöyle demiştir: ”Hikmet, ilim ve hareketle hakka isabet etmektir. Allahü teâlâ'dan olan hikmet, eşyayı tanımak ve en sağlam şekilde onları meydana getirmektir. İnsandan kaynaklanan hikmet ise, varlıkları oldukları gibi tanımak ve hayır işlemektir."

İşte bu âyet-i kerime’de Lokmanın, bu niteliklere sahip olduğu ifade edilmiştir.

Hikmetle İlgili Bir Bölüm

İmam-ı Gazâlî (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: ”Her şeyi bilip de Allah'ı bilmeyen, hikmet sahibi diye adlandırılmayı hak etmemiştir. Çünkü o kişi, en yüce ve en üstün olan varlığı tanımamıştır. Hikmet, ilimlerin en yücesidir. İlinin yüceliği ise bilinenin yüceliği ölçüsüne göredir ve Allah'tan daha yüce kimse yoktur. Allah'ı tanıyan kimse, diğer ilimlerde anlayışı az, dili zayıf ve ifadesi kıt olsa bile o kişi, hikmet sahibidir. Allah'ı tanıyanın sözü başkasının sözünden farklı olur. Çünkü o, hemen elde edilecek faydaları gözetme yerine, sonuçta fayda verenleri gözetir.

İnsanlar nazarında veciz sözler, hikmet sahibinin Allah'ı tanımasıyla ilgili hallerinden daha belirgin olduğu için insanlar her halde bu gibi veciz sözlere ”hikmet" demişlerdir. Bu sözleri söyleyene de ”hikmet sahibi (hakîm)" denilmiştir. Peygamberlerin ve hikmet sahibi kimselerin sözlerinden meşhur olan bazıları şunlardır:

"Hikmet, Allah korkusudur."“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha değerlidir."“Vera sahibi ol ki, insanların en çok ibadet edeni olasın. Takva sahibi ol ki, insanların en çok şükredeni olasın."“İnsanın başına gelen belâ dili yüzündendir."“Bahtiyar, başkasından öğüt alandır."“Kanaat, bitmeyen bir maldır."“Tereddütsüz bilgi tümüyle imandır."“Bu ve benzeri sözlere ”hikmet" ve bu sözleri söyleyene de ”hakîm" adı verilir.

Nasıl ki, peygamberlik kulun çalışması ile kazanılan bir haslet değildir. Aksine Allahü teâlâ'nın bir lütfudur, dilediğine verir. Hikmet de hakîm kimselere Allah'ın bir lütfudur. O da sırf kulun çalışmasıyle elde edilemez. Ancak, hikmeti elde etmenin yolunu peygamberlerin öğretmesi ve Allahü teâlâ'nın vermesiyle elde edilir. Nitekim Hazret-i Peygamber, şu sözü ile hikmetin elde ediliş yolunu bize göstermiştir: ”Kim kırk gün Allah rızâsını gözetir, samimi olursa hikmet kaynakları kalbinden geçerek dilinde belirir."

Kalp, vahyin indiği yer olduğu gibi hikmetin de indiği yerdir. Nitekim Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur: ”Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiştir." (Bakara: 269) Buna göre hikmetin kazançla değil, ilâhî lûtufla olduğu sabit olmuştur. Çünkü hikmet, makamla değil sözle ilgilidir.

Filozofların ”hikmet" diye adlandırdıkları mantıklı sözler hikmet değildir. Bunlar, vehim ve hayal âfeti karmaşasından uzak doğru düşüncenin mahsulleridir. Yine bunlar, hem mü'min, hem de kâfir için olabilir. Fakat şüphelerden uzak olmaları pek azdır. Bu sebeple söz konusu filozofların delilleri ve anlayışları konusunda farklılıklar olmuştur."

Öte yandan, ”Arâisu'l-Beyân" isimli eserde şöyle geçmektedir: ”Hikmet üçe ayrılır: Kur anin hakikatlerinden ibaret Kur'an hikmeti; bilgiden ibaret iman hikmeti ve işlerde Hakkin san'at inceliklerini anlamadan ibaret burhan hikmetidir."

Bazıları şöyle demişlerdir: ”Üç şey hikmetin işaretlerinden sayılır: Kendini, insanların seviyesinde, insanları da kendi seviyesinde görmek ve onlara kapasitelerine göre öğüt vermektir."

Hüseyin b. Mansur da şöyle demiştir: ”Hikmet oklar, müminlerin kalpleri ise o okların hedefleridir."

Yine bu konuda şöyle denmiştir: ”Hikmet, ilhamla vesveseyi birbirinden ayıran nurdur. Bu nur kalpte, düşünce ve ibretten oluşur. Düşünce ve ibret de üzüntü ve açlığın mirasıdır."

Hikmet sahibi birisi ise şöyle demiştir: ”Bedenlerin azığı içecekler ve yiyecekler, aklın azığı ise hikmet ve ilimdir. Kula verilen en üstün şey, dünyada hikmet, âhirette de rahmettir. Beden için güzel koku ne ise ahlâk için hikmet de odur."

Hazret-i Ali'de şöyle demiştir: ”Bu kalpleri dinlendirin ve onlar için hoş sözler arayın. Çünkü kalpler, bedenlerin yorulduğu gibi yorulur."

İsa (aleyhisselâm) şöyle demiştir: ”Tane nerede biter?"“Yerde" diye cevap vermişlerdir. Hazret-i İsa: ”Hikmet de aynı şekilde, ancak yer gibi olan kalpte biter. Bu yer, suyun kaynağıdır," demiştir.

Hikmet, Allahü teâlâ'nın Lokmana olan bir lütfü olunca ondan, şu ifadesiyle şükretmesini istemiştir:

"Allah'a şükret' (dedik). Yani ona: ”Hikmet nimetinden dolayı Allah'a şükret" dedik. Çünkü o hikmeti sana Allah vermiştir. Allahü teâlâ'ya, nimetlerinden dolayı

şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Çünkü, şükrün faydası, yine şükreden kişiye aittir. Bu da kendisine verilen nimetin devamı ve daha da artmasıdır. Rabbin in nimetine

nankörlük eden de, nankörlüğünün vebali ona aittir ve

bilsin ki Allah zengindir, ne ona, ne de şükrüne muhtaçtır; zatında, sıfatlarında ve işlerinde

övgüye lâyıktır. Kullar, ister O'na hamd ve şükretsin, isterse nankörlük etsin, değişmez.

12 ﴿