12

Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık bulunanlar,

inançları zayıflayanlar ki, şayet sen, ”münafık ile kalbinde hastalık bulunan kimse arasında ne fark vardır?" dersen şöyle cevap veririm: ”Münafık olan kimse, tereddütsüz olarak bir şeyi yalan sayan kimsedir. Kalbinde hastalık bulunan kimse ise Allahü teâlâ'nın hakkında şöyle buyurduğu kimsedir: ”İnsanlardan kimi Allah'a yalnız bir yönden ibadet eder. Kendine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de sıkıntıya uğrarsa çehresi değişir, (dinden yüz çevirir.)" (Hac: 11)

Öte yandan söz konusu hastalık, insana has orta çizgiden uzaklaşmaktır. Bu hastalık iki çeşittir: Bedenle ilgili olur, ruhla ilgili olur. Cehalet, korkaklık, iki yüzlülük ve ahlâki kötülükler gibi nefisle ilgili hastalıklardır. İki yüzlülük, inkarcılık ve bunlar gibi fenalıklar hastalığa benzetilmiştir. İfade edilen bu kötü niteliklere hastalık denmesi ya bütünüyle tasarrufa engel olan hastalık gibi faziletleri idrak etmeye mani olmasından, yahut Allahü teâlâ'nın: ”...Âhiret yurduna gelince, iste asd hayat odur." (Ankebut: 64) ifadesinde dile getirilen âhiret hayatını elde etmeye engel olmasından, ya da nefsin, hasta insanın bedeninin zararlı şeylere meyletmesi gibi bâtıl inançlara meyletmesinden dolayıdır.

Söz konusu olan bu münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar,

şöyle diyorlardı: 'Allah ve Rasûlü zafer ve dini yüceltme ile ilgili

meğer bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar!' Bu kimseler, ”Rasûlüllah" yerine onun ismini zikretmişlerdir. Fakat Allahü teâlâ Hazret-i Peygamberi bu ifade ile dile getirmiştir. Bu sözü söyleyenler ise, Muteb b. Kuşeyr ve ona uyanlardır.

12 ﴿