7

İnkâr edenler iman edilmesi gerekirken küfürde sebat edip bunda ısrarlı olanlar

için kâfir olmalarına ve şeytanın davetine uymalarına karşı lık, peşin ve tehir edilen olmak üzere

çok çetin bir azap vardır. Peşin olan azabı dünyada görürler. Bu da, kalben ayrı düşmeleri, basiretlerinin ka palı olması ve düşünceleririn basit oluşudur. O kadar ki, tanrılarının putlar, arzular, dünya ve şeytanın olmasına razı olurlar. Tehir edilen azap ise, şiddetli ve çetin oluşunun gizli kalmadığı âhiret azabıdır.

İman edip iyi ameller sırf Allah rızası için imanlarının nurunu artıra cak ibadet

yapanlara da imanları ve şeytana düşman olmanın da yer aldığı iyi amellerine karşılık büyük

bir mağfiret - ki, bunun sonucunda dünya da günahları örtbas edilir. Eğer örtbas edilmese rezil olurlar. Âhirette ise sözkonusu günahları amel defterlerinden silinir. Bu da olmasa helak olurlar -

ve âhirette son derece

büyük bir mükâfat vardır. Bu mükafat, istenile nin yerine getirilmesi ve umulandan fazlasına erişilmesidir.

Denmiştir ki, Allah'ın, diğer kullardan farklı olarak tezyin ettiği sâlih kullar, tıpkı hükümdarın talimat verdiği şu askerler gibidir: ”Yarın benim huzuruma çıkmak üzere süslenin. Kim daha güzel süslenirse onun katımdaki değeri, diğerlerine göre daha yüksek olur." Ardından hükümdar, ülkesinin seçkin kişilerine ve sevdiklerine, askerlerde eşi bulunmayan bir zîneti, süsü gönderir. Bu kimseler hükümdarın verdiği zînetle süslendiklerinden, hükümdarın huzuruna çıkma anında askerlerden üstün gelirler. Allahü teâlâ da, tercihe yönelik özel bir başarı lütfetmesi sayesinde söz konusu mü'minleri iyi ameller de başarılı kılar, samimî itaatlerle süsler, güzel teveccühlerle bezer ve dünya da büyük mükâfatlarla, âhirette de övünülecek şeylerle diğerlerinden üstün tutar.

O halde Allah'ın kendine itaat ve ibadet yolunda istihdam edip çalıştırdığı kimse, Allah'a çok hamdetsin. Çünkü hizmet yoluna, hele özellikle bu zamanda girenler azdır; din kardeşlerinden aşk yoluna yönelenler de nadirdir. Allahü teâlâ'nın öyle kulları vardır ki, bu kulların kalplerinin yapıları üzüntüler, vatanları da aşk, sevgi ve itaattir.

Şu iki sevgiyle seviyorum, birisi hevâ

İkincisi ise sen buna lâyıksın zirâ

Hevâya bağlı sevgiye gelince

O, bir anış ki, senden başkasıyla beni meşgul eder.

Senin lâyık olduğun sevgi ise

Aramızdaki perdeyi kaldırmalıdır.

O ve bu sevgide bana medih yoktur.

Ragıb İsfahânî şöyle demiştir: ”Ğarûr: İnsanı aldatan mal, makam, şehvet ve şeytandan her biri demektir." Bu kelime ”şeytan" diye tefsir edilmiştir. Çünkü şeytan en kötü aldatıcıdır. Aynı zamanda bu kelime ”dünya" olarak da tefsir edilmiştir. Çünkü deniyor ki, dünya aldatır, zarar verir ve ardından gelip geçer.

Buna göre mana şöyledir: ”Pek aldatıcı olan şeytan: 'Dilediğiniz gibi hareket edin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, dolayısıyla bütün günahları bağışlar. Yine Allah'ın sizin ibadetinize ve azap edilmenize ihtiyacı yoktur." demek suretiyle günahlara bağımlı hale getirerek ve Allah adına mağfiret ümidi vererek sizi aldatmasın."

Evet, Allah'ın ne ibadetlere ne de azaba ihtiyacı vardır. Fakat bu beklenti ile günah işlemek, vücudun direncine güvenerek zehir yemeğe benzer. Gerçekten Allahu teâlâ mü'minler için pek cömert ise de, günahkârlara karşı azabı çetindir.

7 ﴿