10

İzzet ve şeref isteyen kimse ki, Rağıp Isfahanı şöyle demiştir: ”İzzet, insanın yenilgiye uğramasına engel olan bir durumdur. 'Aziz'de, mağlup olmayıp galip gelen elemektir. Allah, peygamberi ve mü'minler için olan izzet, sürekli ve devamlı olan izzettir. Gerçek izzet ve üstünlük de budur. Kâfirlerin izzeti ise büyüklük taslamaktan ibarettir ki, aslında bu, zillettir."

Âyet-i kerimedeki bu ifadeden maksat, müşriklerin putlara tapmaları yü zünden üstünlük taslamalarıdır.

Bilsin ki, izzet, dünya ve âhiret izzeti

bü tünüyle ve sadece

Allah'ındır. O'ndan başka kimse buna sahip değildir. Yani bu üstünlük ve şerefi talep eden kimse, bu izzet ve şerefi Allah'tan. O'na itaat ederek ve O'ndan korkarak istesin, başkasından değil. Allahü teâlâ, ardın dan izzetin iman ve iyi amelle talep edileceğini açıklayarak şöyle buyurmuş tur:

O'na ancak güzel sözler yükselir. Buradaki güzel sözlerden kasıt, iz zetin talep edilme vasıtası olan sözlerdir. Açıkça görüldüğü gibi âyette. ”O'na" derken, sadece kulların amelleri için görevlendirilen meleklere değil. Allahü teâlâ'ya işaret edilmektedir. Çünkü dostunu üstün kılan ve arzu ettiğini doğrudan veren O'dur.

Bazı müfessirler şöyle demişlerdir: ”Âyette geçen ”kelim' (sözler), duâyı, istiğfarı, Kur'an okumayı, Hazret-i Peygamber’in ”Sübhânellâh ve'l-hamdü lillâh velâ ilahe illallâhu vallâhu ekber" şeklindeki ifadesini ve buna benzer güzel sözleri içine almaktadır."

Onları da iyi amel yükseltir. Âyet-i kerimedeki ”yerfe'uh" daki zamirin hangi ismin yerini tuttuğu konusunda bazı farklı görüşler vardır:

Birincisi: bu zamirle güzel sözlere işaret edilmektedir. Çünkü amel, an cak tevhid inancı sayesinde kabul edilir. Yani tevhid kendi başına yükselir ve kabulüne vesile olması hasebiyle de iyi ameli yükseltir. Kâfirlere ait amelle rin şirk yüzünden reddedildiği ve boşa çıkarıldığını görmüyor musun?

İkincisi: sözkonusu zamir, iyi amelin yerini tutar. Nitekim amel, imanı sağlamlaştırır ve kuvvetleştirir. Yüksek dereceler de ancak onunla elde edilir. Tevhid, ancak itaat sebebiyle kabul edilir: isyanla fayda vermez. Yani cezaya engel olamaz.

Ebussuûd Efendinin Tefsirinde bu husus pek güzel şekilde ifade edile rek şöyle denmiştir: ”Ameller tıpkı yükselme vasıtaları olan basamaklar gibi dir. Amelden yoksun söz, yağsız çorba, yağmursuz bulut ve kirişi olmayan yay gibidir. ”Yerfe'uh", onu kabul eder demektir."

İbn Atıyye de şöyle demiştir: ”En çok tercih edilen söz budur. Bu şeref bu şekilde amele tahsis edilmiş olmaktadır. Çünkü amelde zorluk ve külfet vardır."

Kötülükleri tuzak yapanlara gelince hileleri yüzünden

onlar için dünya ve âhirette

çetin bir azap vardır. Bu azabın sınırı belli olma dığı gibi azap esnasında onların daha önce nasıl tuzak kurduklarına da bakıl maz.

Burada, güzel sözün ve iyi amelin durumu açıklandıktan sonra kötü sö zün, kötü amelin ve bunların sahiplerinin durumu ortaya konmaktadır. Söz konusu tuzaklar da Kureyş halkının Dâru'n-Nedve'de Hazret-i Peygamber ile ilgili kurdukları tuzaklar olup bunlar da hapsetmek, öldürmek ve sürgün etmekten ibaret üç şeyden birini ona reva görmeleridir. Nitekim Allahü teâlâ Enfal Sûresi'nde onların bu kararına işaretle şöyle buyurmuştur: ”Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları, veya öldürmeleri yahut seni (yurdundan) çı karmaları için sana tuzak kuruyorlardı." (Enfal: 30)

Ve onların yani Allah Rasûlüne tuzak kurmak isteyen bozguncuların

tuzağı Allah'ın onlara tuzak hazırlamasının karşısında

bozulur, yok olur. Allahü teâlâ bu kimseleri, tuzaklarını yok ettikten sonra mahvetmiştir. Nitekim onları Mekke'den çıkararak hayatlarına son vermiş ve Bedir savaşın da öldürülmüşler, böylece Hazret-i Peygamber hakkında kurdukları üç tuzaktan birini aleyhlerine çevirmiştir. ”De ki,; Herkes kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar..." (İsrâ: 84)

10 ﴿