8Biz, kahır ve celâl sıfatlarımızın gereği olarak onların, Mekke halkının çoğunun boyunlarına büyük ve ağır birtakım kelepçeler taktık. Burada geçen ”ağlâl" kelimesi; işkence etmek için demir, ya da başka bir madenden yapılan ve elin boyun kısmına bağlandığı kelepçe, halka demek olan ”ğul" kelimesinin çoğuludur. Kuhistanî ise şöyle demiştir: ”Gul, eli boyun kısmına getiren ve başın hareket etmesine engel olan demir halka ve tasma demektir." O halkalar çenelere kadar dayanmıştır. O kadar ki, boyunlarına kelepçe takılanlar, başlarını hareket ettiremedikleri gibi, sağa sola da bakamazlar. Onun için kafaları yukarıya kalkıktır ve bakışları yere doğrudur. Bazı müfessirler şöyle demişlerdir: ”Âyet, geçmiş zamanı ifade ediyorsa da aslında âhirette söz konusu kişilerin başlarına geleceklere işaret edilmektedir. Nitekim bir âyet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: ”...Biz, inkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar takarız..." (Sebe': 33) Müfessirlerin büyük çoğunluğuna göre âyet-i kerimede onların çoğunun, inkârda direnmeleri ve hakka yönelmemeleri konusundaki durumları, boyunlarına, çenelerine kadar varan kelepçeler takılan, bu yüzden kafaları yukarıya kalkık ve bakışları yere doğru olan kişilerin durumuna benzetilmiştir. Nerede ise onlar hakkı görmezler ve o yöne de bakmazlar. Ayrıca,"Kafalan yukarıya kalkıktır" mesajı, devenin durumuna bir benzetmedir. |
﴾ 8 ﴿