41

Onlara yani Mekke halkına gücümüze dair büyük

bir delil de, zürriyetlerini ki, ”zürriyet," örf en küçükler ve büyükler için kullanılıyor ise de, aslında küçük çocuklar için kullanılan bir ifadedir. Bu deyim, bir hadis-i şerifte, ”zürriy etlerin, yani kadınların öldürülmesini nehyetmiştir" buyrulduğu gibi aynı zamanda kadınlar için de kullanılmaktadır. Yani ticaretleri için gönderdikleri büyük evlâtlarını ve onlarla birlikte başkalarını,

dolu gemiyle taşımamız, ya da birlikte olmak istedikleri çocuklarını ve hanımlarını götürmemiz

ve kendileri için bunun gibi develerden

daha nice binekler yaratmış olmamızdır. Çünkü develer, karadaki gemiler sayılır. Zürriyetin, onların birlikte olmak istedikleri güçsüz kişiler anlamında olması, bu zürriyetin gemide kalmasının daha zor ve onları orada tutmanın daha çok hayreti mucib olduğundan dolayıdır.

Âyet-i kerimede hedeflenen, Mekke halkına yeniden diriltmenin gerçek ve bunun mümkün olduğunu beyan ederek delil getirmektir. Allahü teâlâ buna ilk olarak ölü yeri canlandırmasını ve kendileri için geçim vasıtası kıldığını delil göstermiş, ardından da yine buna rüzgârların, denizlerin ve denizde akıp giden gemileri ve bu gemiler vasıtasıyla onların deniz ticareti yapmalarını ve birlikte olmayı düşündükleri çocuklarını ve eşlerini götürmelerini delil göstermiştir. Nitekim Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur: ”...Onları karada ve denizde taşıdık..." (İsrâ:70)

Denilmiştir ki, âyet-i kerimede kastedilen gemi, ”Bizim gözetimimizde ve vahyimiz uyarınca gemiyi yap..."(Hûd: 37) âyetinde söz konusu olan Nuh (aleyhisselâm)îm gemisidir. Buna göre âyetin anlamı şöyle olmaktadır: ”Biz, onlarla ve denizde yaşamayan birtakım hayvanlarla yüklü o gemi sayesinde zürriyetlerini, nesillerini kıyamet gününe kadar götüreceğiz. Bu olmasaydı insan oğlunun nesli veya soyu kalmazdı. Ve yine onlar için, şeklen bu gemiye benzer gemiler ve sandallar yarattık."

Gemilerin, insan yapısı olmakla birlikte Allahü teâlâ'nın yarattığı şeyler olarak telakki edilmesi, onların sadece Allahü teâlâ'nın insanlara güç vermesi ve ilham etmesi sayesinde ortaya koydukları sanat mahsulleri olduğundan değildir. Aksine gemiler, ”Bizim gözetimimizde ve vahyimiz uyarınca gemiyi yap..."(Hud: 37) âyetinde belirtildiği şekilde gemicilerin Allahü teâlâ'nın gücü ve hikmetine daha çok vâkıf oldukları içindir.

Bazı müfessirler, âyete verilen iki ayrı anlamdan ikincisinin daha açık olduğunu belirtmişlerdir. Çünkü âyetteki, ”gemi gibi" ifadesinden deve kastedilmiş olsaydı, o takdirde söz konusu âyetle bir sonraki âyet arasında bir bağ olmaması gerekirdi. Oysa iki âyet arasında yani, ”Dileseydik onları suda boğardık" (Yâsîn: 43) âyeti ”gemi ” sözcüğü ile irtibatlıdır. Ancak âyet-i kerimede, deve ile gemi arasında olan tam bir benzerlikten dolayı, geminin bir türü imiş gibi onun yaratılmasına doğrudan temas edilmediği söylenerek bu itiraz reddedilir.

41 ﴿