46Onlara, bu inkarcılara Allahü teâlâ'nın eşsiz sanat eserlerini ve sayısız nimetlerini dile getiren, kabul edilmesi ve inanılması gereken bu âyetlerin de yer aldığı Rablerinin âyetlerinden Peygamber’in doğruluğunu gösteren açık bir âyet geldikçe yalan sayma ve alay etme tavırlarıyla ondan hep yüz çeviregelmişlerdir Burada ifade edilen âyetlerden hem Kur'an âyetleri, hem de çeşitli mucizeler kastedilmiş olabilir. Yani onlara Allahü teâlâ'nın birliğini ve ilâhlıkta tek oluşunu gösteren âyetlerden bir âyet gelirse, bu âyetin ihtiva ettiği ve Allah'a imana sevkettiği doğru görüşü hemen terkederler. Buna göre Allahü teâlâ'nın dinî meselelerde kendilerine derin anlayış ve isabetli görüş lütfettiği âlim ve fazıl müctehid imamlara ve ilmiyle âmil kimselere teslim olmak gerekir. Nice kimseler, kendilerinden daha bilgili olanlara fıkıh bilgisi aktarır. Nitekim nakledildiğine göre A'meş, bazı meseleleri Ebû Hanife'ye sormuş, Ebû Hanife de ona gereken cevapları vermiştir. Bunun üzerine A'meş, Ebu Hanife 'ye: ”Bunu nereden biliyorsun? Bu alandaki delilin nedir?"diye sormuş, Ebu Hanife de cevap olarak: ”Senden duyduğum hadisten biliyorum" diyerek kendisine rivayet ettiği hadisi ona anlatmaya başlamıştır. Bu esnada A'meş şöyle demiştir:"Ey fakihler zümresi! Sizler doktor, bizler de eczacı gibiyiz." Ebû Hanife (radıyallahü anh)'nin: ”Allah Rasûlü'nden bize geleni baş tacı ederiz; ashab-ı kiramdan gelenin de bir kısmını alır ve bir kısmını terkederiz, tabiinden gelen ise, onlar beşer biz de beşeriz" sözüne gelince; bu söz, âlimlerin ihtilâfa düşmüş olduğu açık bir içtihat karşısında daha kuvvetli delil sıralamasında söylenen bir sözdür. Allahü teâlâ bazen hocada bulunmayan bazı bilgileri, Allah ve kullarla olan iyi ilişkisinden, hüsnü edebinden dolayı talebeye lütfeder. Kazanılan bilginin alâmetlerinden biri de bu bilginin akıl terazisine girmesidir. Kul için olan en büyük tuzak, kendisine ilim bahsedilmekle birlikte bilgisi ile amel etmekten mahrum bırakılması, ya da amelle rızıklandırılması ve fakat amelde ihlâstan mahrum bırakılmasıdır. Ey kardeşim! Bu durumu kendinde gördüğün, ya da başkalarından öğrendiğin zaman bil ki, o duruma razı olan onunla aklanmıştır. |
﴾ 46 ﴿