47

Nasihat kabilinden

onlara: İnkarcılara:

'Allah'ın size verdiği rızıktan yani lütuf ve ikramı sayesinde size verdiği çeşitli malların bir kısmını ihtiyaç sahiplerine

infak edin' -ki, bu infak, belâyı savan ve fenalıkları gideren şeylerden sayılır.-

denildiğinde bu

inkarcılar Mekke'de bulunan ve Allah'a, öldükten sonra yeniden dirilmeye inanmayan, hiçbir şeye saygı duymayan ateistler,

inananlara kendileriyle ve sahip oldukları değerlerle alay ederek - ki, onlar şöyle diyorlardı: ”Allahü teâlâ dileseydi falanı zengin yapar, dileseydi onu üstün kılar ve yine dileseydi o şöyle şöyle olurdu"-iddianıza göre

'Allah dileseydi doyurabileceği bir kimseyi bize verdiğiniz öğüt sebebiyle mallarımızdan

biz mi doyuralım? Doğrusu siz hak yoldan uzak

apaçık bir sapıklıktasınız', hatalısınız. Çünkü siz bize Allahü teâlâ'nın dileğine muhalif şeyler emrediyorsunuz

dediler. Onlar bu sözleri, alayla söylemişlerdir. Çünkü inançsızlar, yaratanı inkâr ederler. Dolayısıyla onların bu sözleri inanca dayanmaz ve ciddiyetten uzaktır.

Âyet-i kerime, inkarcıların Allah'ın yarattıklarına şefkat göstermediklerini dile getirmektedir. Bütün dinî sorumluluklar iki hususa yöneliktir: Allah'ın emrine saygı duymak ve mahlûkata şefkat göstermektir. Söz konusu inkarcılar ise her ikisini de terketmişler ve cimri kimselere dayanak teşkil edecek bir yol izleyerek şöyle demişlerdir: ”Allah'ın mahrum bıraktığı kişiye bir şey vermeyiz. Allah dileseydi, onu zengin hale getirirdi." Evet, bu söz iman ve samimiyet sonucu söylenen bir söz olsaydı, faydalı olur, hatta kâmil manadaki imanın kaynağı olan gerçek tevhid inancı olarak tezahür ederdi. Fakat onlar taklit, inkâr ve inat yoluna girmişlerdir. Allah'ın doğru yola erdirmediği kimse için bir hidayet rehberi söz konusu olamaz.

Lokman, zenginlere uğradığında onlara şöyle dermiş: ”Ey nimet ehli! En büyük nimet vereni unutmayın!" Fakirlere uğradığında ise: ”İki defa aldanmaktan sakının" dermiş.

Nakledildiğine göre Hazret-i Ali şöyle demiştir: ”Şüphesiz mal, dünyanın ekini, iyi amel de âhiretin ekinidir. Allahü teâlâ bazı kavimler için her ikisini bir araya getirir."

Füzeyi de (Allah ona rahmet etsin ), ”Âhiret üstünlüğü isteyen, yoksul kimselerle birlikte otursun" demiştir.

47 ﴿