11

Şimdi onlara sor: Buradaki hitap, Hazret-i Peygamberedir. ”Onlar" ifadesinden de Mekke müşrikleri kastedilmiştir. Fetva, müşkil olan hükümleri açıklamaktır. Âyette ”sor" diye tercüme edilen ”istiftâ" kelimesi ise burada haber vermesini istemek anlamındadır. Nitekim bu kelime Kehf Sûresi'nin 22. âyetinde de bu anlamda kullanılmıştır. Âyetin anlamı şöyledir: ”Onlar hakkında kimseden bir şey sorma." Yine âyet-i kerimede sormadan kasıt, soru sorma değil, aksine azarlamaktır. Buna göre anlam şöyledir: ”Ey Rasûlüm Muhammed! Mekke'li müşrikleri azarlayarak delil getirmeleri için onlara sor bakalım:"

'Yaratılışça kendileri mi daha çetin bünye bakımından daha sağlam;

yoksa Bizim yarattıklarımız melekler, gök, yer ve bu ikisi arasında bulunanlar, doğular, yıldızlar, yakıcı alevler ve azgın şeytanlar

mı?' Gerçekten Biz onları yani onların ataları olan Âdem’i

bir cıvık, içinde kum taneleri olmayan yapışkan

çamurdan yarattık.

Âyet-i kerimede hedeflenen, âhireti isbat etmek, müşriklerin söz konusu hayatı mümkün görmemelerini reddetmektir. Bunun izahı şöyledir: Âhireti mümkün görmemek, ya maddenin yeniden meydana gelmeye müsait olmadığından olur -ki, onların asıl maddesi su ve topraktan müteşekkil cıvık çamurdur ve bu iki unsur ölümsüzdür ve daima birleşebilir.- ya da Yaratıcı'nın buna gücü olmamasıdır. Bu ise batıldır. Çünkü bu muazzam şeyleri yaratabilen, insanı da yaratabilir ve onu yeniden var edebilir. Özellikle ilk yaratılışları yapışkan çamurdan olan insanları da... O'nun gücü zatına mahsus olup değişikliğe uğramaz.

11 ﴿