4

Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Yani Mekke kâfirleri aralarından bir uyarıcının, yani kendi cinslerinden olan Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın çıkıp kendilerini yüce Allah'ın azabı ile korkutmasına şaştılar. Şaşmaları şuradan kaynaklanıyordu: Onlar diyorlardı ki,: Muhammed zahirî ve batınî ahlâkça, nesepçe, şeklen ve biçim olarak sizinle birdir, aynıdır. O halde nasıl olur da böyle yüce bir makama sizin aranızdan O gelebilir? Buna şaşıyorlardı da yontulmuş taşın ilâh olacağına şaşmıyorlardı. Bu açık bir çelişki idi.

İşte Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın durumuna şaşınca O'nu sihirbazlık ve yalancılıkla damgaladılar.

Ve kâfirler: Allah'ın Rasûlü olduğunu ve Kur'an'ı Allah'ın indirdiğini söylemekle

'bu pek yalancı, gösterdiği harikulade mucizelerle

bir sihirbazdır,' dediler. Yüce Allah, âyet metninde yalancı anlamına gelen ”kâzib" kelimesinin yerine ”kezzâb" kelimesini, âyet sonlarındaki ses uyumunu gözetmek için getirmiştir.

4 ﴿