6Ey bütün insanlar! O Yani Allahü teâlâ sizi bir tek nefisten yarattı. O nefis Adem (aleyhisselâm)dir. Sonra ondan da eşini yarattı. Yani bu bir tek nefsin cinsinden eşini yarattı da böylece onları çift yaptı. Ve böylece nefsini tek iken çift hale getirdi. Yüce Allah mutlak olarak böyle bir yaratmada tektir. O halde kendisinin bilinmesi ve hiçbir ortak koşmadan O'na ibadet edilmesi gerekir. Sizin için hayvanlardan sekiz eş indirdi. Yani takdir etti ve sizin için taksim etti. Ya da âyetin mânâsı şöyledir: Yüce Allah yağmur ve benzeri gökten inen bir sebeb ile sizin için erkek ve dişi olmak üzere sekiz eş hayvan meydana getirdi. Bunlar; deve, sığır, koyun ve keçidir. Koyun cinsinden dişi ve erkek olmak üzere iki, keçiden, deveden ve sığırdan da dişili erkekli iki olmak üzere sekiz eş takdir edip yaratmıştır. At, katır ve eşek bu hayvanlardan değildir. Sizi de annelerinizin karınlarında yani rahimlerinde üç karanlık içinde, bunlar; karın, rahim ve rahim içindeki rü şey min karanlıklarıdır. Bir yaratılıştan sonra öbür yaratılışa (çeşitli safhalardan geçirerek) varanyor. Yani insanın anne karnında yaratılışını çeşitli merhalelerden geçirerek bütün vücut organları düzgün bir canlı olarak yaratıyor. İlkin bir nutfe (sperm) iken sırası ile spermden kan pıhtısına, kan pıhtısından uzuvları belirsiz et parçasına, sonra uzuvları belirli olan canlı et parçasına, ardından kemiksiz ete, sonra da kemiğe bürünmüş olan et parçasına ve son olarak da bütün organları yerli yerinde bir canlıya çevirerek yaratıyor. Buna benzer başka bir âyeti kerimede Yüce Allah şöyle buyurur: ”Oysa sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır." (Nuh: 14) İşte fiilleri sayılan şanı büyük Rabbiniz Allah budur. Yani yukarıda zikredilen merhalelerden geçirerek sizi yetiştiren, ibadetinizi sırf kendisine hâs kılmanız gereken mâlikiniz Allah'tır. Dünyada ve âhirette mülk O'nundur. O'ndan başka hiçkimsenin herhangi bir şekilde bu konuda O'na ortaklığı yoktur. O'ndan başka tanrı yoktur. O'ndan başka mâbud yoktur. Böyle iken nasıl oluyor da (O'na kulluktan) çevriliyorsunuz? Nasıl ve hangi düşünce ile O'na ibadet etmekten vazgeçip putlara tapmaya döndürülüyorsunuz? Oysa Allah'a ibadet etmeye dair gerekli olan her şey ve O'na götürecek sebepler mevcut iken, O'na ibadetten alıkoyacak hiçbir engel tamamiyle mevcut değil iken, Allah'a ibadeti bırakıp da O'ndan başkasına, ortada herhangi bir sebep yok iken ve buna engel bir çok neden var iken nasıl oluyor da ibadete dönüyorsunuz? Sadece aklî deliller bile, Allah'dan başkasına ibadetin bâtıl olduğuna hüküm vermekte yeterlidir. Bu aklî delillere şer'î deliller de katılmış iken nasıl oluyor da putlara tapıyorsunuz? O halde Yüce Allah'ın kapısına dönmek şarttır ve kaçınılmazdır. Çünkü gerçek nimeti veren odur. Kulluk O'na aittir. Çünkü O yaratıcıdır. Ebu Said el-Harraz der ki,: ”Kulluk üç çeşittir: Gerçek biçimi ile Allahü teâlâ'ya vefalı olmak, şeriatta Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a uymak ve ümmetin topluluğuna samimiyetle bağlanmak." Bil ki, ibadet, Yüce Allah'ın Zâriat Sûresi'nde buyurduğu gibi her şeyin yaratılışının ana gayesidir. Nitekim Yüce Allah ilgili âyette: ”Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zâriat: 56) Muaz (radıyallahü anh)'dan rivayet olunuyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a dedim ki,: Ey Allah'ın Rasûlü, bana öyle bir amel bildir ki, onu işlediğimde beni cennete soksun, cehennemden uzaklaştırsm. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Büyük bir meseleyi sordun. Gerçekten bu, Yüce Allah'ın muvaffak kılıp kolaylaştırdığı kimseler için kolaydır. Allah'a İbadet edecek ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayacaksın. Namaz kılacaksın, zekâtını vereceksin, Ramazan orucunu tutup Allah'ın beytini hac edeceksin," buyurdular: Sonra şöyle devam ettiler: ”Sana hayrın kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır, sadaka suyun ateşi söndürdüğü gibi günahı söndürür ve son olarak gecenin karanlığında namaz kılmaktır," buyurdular. Bundan sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Korku ile ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için) vücutları yataklarından uzak kalır" (Secde: 16) âyeti kerimesini okudu, daha sonra şöyle buyurdu: ”Sana meselenin başını, ana bel kemiğini ve zirvesini söyleyeyim mi? Meselenin başı Islâmdır, bel kemiği namazdır, zirvesi ise cihaddır," buyurdular. Sonra: ”Sana işin ana cevherini ve özünü haber vereyim mi?" buyurdu. Dedim ki,: ”Evet ya Rasûlallah! ”Bunun üzerine Rasûlüllah dilini göstererek: ”Buna sahih ol" buyurdular. Dedim ki,: ”Ey Allah'ın Peygamberi! Biz konuştuklarımızdan hesaba çekilecek miyiz?" Buyurdu ki,: ”Allah iyiliğini versin. İnsanları yüzüstü ya da burunları üstüne cehenneme sürükleyen dillerinden başka nedir?" (4) 4- Hadisi Ahmed, Tirmizî, İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî rivayet etmişlerdir. Bkz. el-Fethul Kebir, 3/18. |
﴾ 6 ﴿